"hayallerin bizi tamamen esir etmesine izin vermiyoruz; ama onları her zaman beraberimizde taşıyoruz. çünkü gerçek dediğimiz şey içine düşmek istemeyeceğimiz kadar derin, korkunç ve koskoca bir okyanus; ve o fırtınalı günlerde kullanmak üzere sakladığımız biricik can simidimiz de hayallerimizin ta kendisi."
''KÜÇÜK HAYALLERiMiZ VAR HAYATIMIZI SÜSLEYiP, iÇiMiZE ANLIK HUZURLAR VEREN. iSTEDiĞiMiZ ZAMAN DEMiR ATTIĞIMIZ KÜÇÜK KOYLARIMIZ VAR YÜREĞiMiZDE. HUZUR DOLU, SEVGi DOLU. SAHiPSiZ GECELER VAR, TÜM KARANLIĞA iNAT BiZiM OLAN. YÜREĞiMZDE BiR SEVGi VAR, TÜM DÜNYAYI iÇiNE ALAN.''
ölmek bir nevi bütün borçları ödeyip, alacakları alıp hesabı kapatmaktır. zorunluluklarınızla, mutluluklarınızı sadeleştirip elde kalan sıfırla sonsuzlukta kaybolursunuz.
"hic kimsenin esiri olma ne yapmak istiyorsan ruhun ve bedeninle yap cunku hic kimse sana bunu yapmamalısın veya yapmamalıydın deme hakkına sahip degildir."
şairlerin neden şair oldugunu anlarım yagmur yagarken, yıkanan bir şehrin kirini pasını akarken görürüm sokaklardan, yagmur yagarken ağlamaklı olurum... niye ki? yagmur yagarken toprak olmak isterim, ve ölüleri düşünürüm yerin altında yatan, acaba nasıl duyuyorlardır topragın kokusunu, yagmur yagarken, çocuk olurum delicesine, avcumu açıp saga sola koşarım, hiçbir damlayı düşürmek istemem yere, yağmur yagarken çok aşık olurum, o sırada kimi görsem elinde şemsiye ıslak bir efsuna sahip ona veririm kalbimi, yagmur biter... tüm hissetiklerimi de alır benden, bir boşluk kalır ve etraftaki herkesin ölmüş olma ihtimali, bense ne çocuk, ne aşık, sadece sinuzit olmuşumdur, dindiğinde yagmur.
matematiksel hesaplamalarda duygusallık unsuru her zaman yok sayılır. evren de matematik üzerine kuruludur. o halde duygusallık, insanlığın avunduğu sahte bir avuntudur.*