"hayatlar, bedava kullanılan şehir şebeke suyu gibidir. aktıkça akar, gürül gürül. sen, ben, biz, siz, onlar bir kalıp sabunuz markasız. benden sabun olmaz diyenlere değil bu beyhude kelamım lakin birileri gelir gider yinede ellerini yıkar inadına, kullanılırsın, sonunda eriyip gidersin farkedemeden. işte hayat ve bizler arasındaki ilişki böyle birşey olsa gerek."
mutluluğunuzu o an hayatınızda olmayan biriyle paylaşmak istiyorsanız, ya onu hala unutamamışsınızdır ya da o hala mutluluğunuzu paylaşabileceğiniz sayılı kişiler arasındadır... ama sonucunda kesin acı duyarsınız ve sırf bu yüzden mutlu olmayı hak etmediğinizi düşünürsünüz... *
mutluluk kıymeti daha sonra anlaşılan eserler gibidir... içindeyken farketmezsiniz, sizden uzaklaşında değerini anlayamadığınıza üzülürsünüz... yani hayat üzüntüler bütünüdür bir nevi... size sadece parçalanmış bir şekilde sunulur o kadar...
hayat, uzerinde uzun planlar yapılmayacak kadar kısa ve değersizdir... kısalığı sonun bilinmemesinden, değersizliği ise hayatlarımıza girip sonrasında yok olan insanlardan kaynaklanır... her şey yok olduğuna göre değerli hiçbir şey de yoktur... *
bir 'yol'a girersin içinde mutlu olacağın ve başkalarını da mutlu etmeye çalışacağın. her seferinde en olmayacak yerlerden birileri ısrarla seni 'yoldan' çıkarmak isteyecektir. sen işte bu andan sonra bir savaşçısındır. hem kendi hakkını hem de başkalarının hakkını savunan.
eşeğe ters binme, sen nasrettin hoca değilsin
göle maya calma, cevreyi kirletirsin
kazanın üzerine yatma bir araba şaplak yersin
terli terli su içme üsütürsün.