No Place Like London ile başlayıp,a little priest ile özüne ulaşıp,johanna bölümüyle uygulamasını yapan,final bölümünde her şeyin birbirine karıştıran;mükemmel,yaratıcı,etkileyici tim burton filmi.kendisine hayranlığım katlandı diyeilirim.renkler,filmin içindeki kasvet.sistem üzerine eleştiriler,eleştiriler,eleştiriler.Özellikle
There's a hole in the world like a great black pit
and the vermin of the world inhabit it
and its morals aren't worth what a pig can spit
and it goes by the name of London...
At the top of the hole sit the privileged few
Making mock of the vermin in the lonely zoo
turning beauty to filth and greed...
I too have sailed the world and seen its wonders,
for the cruelty of men is as wondrous as Peru
but there's no place like London!
bölümü ile zamanın londrasının eleştirisini mükemmel şekilde yapıyor.izlemeyen arkadaşlarıma tavsiyemdir.
film hayatımda izlediğim en güzel filmler arasında birinci sıraya yerleşti diyebilirim *
Bir yönetmenin derdini anlatması için oyuncularına şarkı söyletmesi yönteminin taraftarı değilim. Ama olur ki o yöntemi kullanacak birisi çıkar, kesinlikle Tim Burton'dan ders alsın! Kostümler, izleyiciye sunulan Londra ortamının filmle mükemmel uyumu, oyuncuların dehşet iş çıkarması ve sıradan bir intikam gibi görünüp izleyiciyi şaşırtan hikayesi ile türünün en iyi örneklerinden.
Not: Filme konu olan hikayenin gerçek olması ihtimali varmış.
intikam duygusunun izleyicilere birebir geçirildiği filmdir. müzikal olması ise resmen ortamı yumuşatmıştır izleyiciler için. türkiye de fala tutulmadı diyorlar ama izlemeyenlerin kesinlikle önyargılı yaklaştığını düşünüyorum.
Gotik atmosferi, Johnyy Depp ve Helena Bonham Carter'ın filmin genel havasıyla çok iyi örtüşen performansı ve müzikalitesi ile kalpleri fetheden seyirlik bir film.
öncelikle daha önce tim burton filmi izlememiş olanlar için bu film kötü bir başlangıç olabilir ama bunun sebebi filmin kötü olması değil Tim Burton'u tanımayanların bu filmde o renkli hayallerin ne işi var diyecek olmaları yoksa film harika. müzikal olduğu için bazı bölümnlerde sıkılabileceğimi düşünmüştüm ama hiç de öyle olmadı aksine daha da büyülenerek izledim, kendimi filme kaptırdım. genel olarak; tenör, soprano, gotik, kan, vahşet, renkler ve tabiki Johnny Depp.
gördük izledik sevdik beğendik Tim yine mükemmel ışık ve görsellikle seyircileri büyülemiş olmanın tatminini yaşıyor olamalı. bu adam yaptığı işin farkında hem de fazlasıyla. kişiyi ciddi manada etkileyen bir film; çok fazla kanlı sahne olmasının yanında inceden insanların duygusal boyutta tanımlarıyla oynadığı kesin, hoş ve oldukça sıradışı. mükemmel sokakları binaları olan inanılmaz bir atmosferde gerçekleşen bir yığın olay. Mekanları oluşturmak için Ressamların çok fazla çalıştığını okudum bir yığın eskiz çizmişler. izlemeyenlere izlemek kalıyor. izleyenlere de takdir etmek.
Johnny Deep'in sesini muhteşem kullandığı,başlarken sıkıcı olacağını düşündüğüm fakat izledikçe bağlandığım, bende farklı etkiler bırakan, bitmesi gerektiği gibi bitti dediğim ve Tim Burton'un ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha gösterdiği film.Eşi Helena Bonham Carter'ın da filmin tutulmasında önemli bir etken olduğunu düşünüyorum.özetle 'anısı var'bu filmin bende...
johnny depp in bir kez daha kendisini kanıtladığı müzikal. bu adam herşeyi bu kadar mı mükemmel yapabilir diye de sorduruyor. iyi gitar çaldığını biliyoduk da sesinin bu kadar etkileyici ve dinlendirici oluşu şaşırttı.
-at last my arm is complete again! derken ve
--spoiler--
"There's a hole in the world like a great black pit
and the vermin of the world inhabit it
and its morals aren't worth what a pig could spit
and it goes by the name of London
At the top of the hole sit a privileged few
Making mock of the vermin in the lower zoo
turning beauty to filth and greed...
I too have sailed the world and seen its wonders,
for the cruelty of men is as wonderous as Peru
but there's no place like London!"
--spoiler--
söylerken o berber koltuğuna beni de al yiğidm demiştir bütün kızlar.
tim burton'ın johnny depp'ten neden vazgeçemediğini yıllardır kendine soran insanlara son yanıt şeklindeki filmdir. tim burton'ın asla vazgeçmediği gotizm ve vahşet dolu tutkuları johnny depp dışında taşıyabilecek bir aktör olmadığını da gösteren filmdir. tarantino kadar kan konusunda saçmalamadığı ancak cinayet sahnelerini de yüzeysel atlamadığı gibi, müzikalliği "sürekli" olarak ön planda tutmamış, arada normal konuşmalara da yer vermiştir. ayakta alkışlanacak bir filmdir. konu açısından zaten orjinalliğin doruğunda gezinmektedir. sweeney todd, burton için golden shot tır .
Sweeney Todd karakterinin filmin başında söylediği ''my mind is far from easy'' (aklım rahat olmaktan çok uzak) havasını müzikler , karanlık orta çağ atmosferi, usta oyunculuk , makyaj ve kostumle harmanlamış seyredilesi yapım.
eski bir broadway müzikalinin sinemaya uyarlanmış halidir. tim burton un yıllardır yapmayı düşündüğü bir çalışmaymış ayrıca, johnny depp in "he" demesini bekliyormuş sadece; malumunuz, şarkı söylemek kolay değil.
helena bonham carter, tim burton un sevgilisi olmasına rağmen yine de seçmelere katılmış filmde oynamak için. hatta filmle ilgili mtv nin yaptığı bir röportajda;
--spoiler--
gençken sweeney todd tarzı bir müzikalde oynamak benim gibi kızlar için hep bir hayaldi; bunu yapmak için yönetmenin altına yatmamız gerektiğini düşünürdük. nitekim öyle oldu.
--spoiler--
ANTHONY nin Johanna'ya seslenişi ile unutulmaz müzikallerin arasında kendine yer edinen filim.
ANTHONY:
I feel you, Johanna,
I feel you.
I was half convinced I'd waken,
Satisfied enough to dream you.
Happily I was mistaken,
Johanna.
I'll steal you, Johanna,
I'll steal you...
I'll steal you, Johanna,
I'll steal you.
Do they think that walls could hide you?
Even now, I'm at your window.
I am in the dark beside you,
Buried sweetly in your yellow hair!
I feel you, Johanna,
And one day I'll steal you!
Til I'm with you then,
I'm with you there,
Sweetly buried in your yellow hair!
(Tr.)
seni hissedebiliyorum, johanna.
seni hissedebiliyorum.
uyandığımdan tam emin değilim,
yeterince düşündüm seni.
ne iyi ki yanlış anlaşıldım, johanna!
seni çalacağım, johanna.
seni çalacağım...
seni çalacağım, johanna.
seni çalacağım!
duvarların seni saklayacağını mı sanıyorsun?
beni pencerende bil arkandaki karanlıkta,
sarı saçlarına gömüleceğim.
seni hissedebiliyorum, johanna,
ve bir gün seni çalacağım.
seninle olucağım o güne dek orda seninleyim
tatlı tatlı sarı saçlarına gömülü!...
never forget, never forgive sloganıyla ne demek istediğini afişinden anlatan beklediğimden çok çok sağlam müzikal.
--spoiler--
insan etinden yapılan böreklerin kedilerinkinden daha lezzetli olduğu kısmı nedense çok anlamsız gelsede değişik bir kurgusu vardır.
--spoiler--
süper bir film.
günde en az 1 film izleyen ben esasında müzikallerden nefret ederim fakat tim burton oyle bir iş cıkarmıs ki ciddi ciddi etkilendim bu filmden. jhonny depp de bayhan kadar olmasa da güzel bir sese sahipmiş, bunu da gördük.
bir tim burton klasiği filmdir. bu adamın tarzı duruşu diye bir şey söz konusu olamaz diye düşünüyorum. sinema dünyasında hayal dünyası bu kadar karışık uçsuz bucaksız muntazam bir insan yoktur heralde. bunun sonucu hiç alışkın olmadığımız tarzlarda filmler koymasıda bizim için muhteşem bir lükstür. dünyaya zor gelir böyle yönetmenler. film için yorumumum ise; hayatımda izlediğim en güzel müzikal filmlerden biriydi, kostüm tasarımı, set tasarımı harika denilebilir. oyunculuklar muhteşemdi. bence oyuncu seçimi de gayet yerindeydi. sanıyorum ki johnny deep e laf atacak insanlar artık bunu yaparken kendileri bile inanmayarak yapacaklardır.
filme düşündüklerini bu kadar yansıtabiliyorsa , hayalgücünün sınırlarını merak ettiğim beyninin içine virüs gibi sızıp seyre dalmak istediğim tim burton' un yapmış yine adam kıskandırıyor dediğim filmi. kan kana benzemiyor evet ancak sen zaten onun kan olduğunu biliyorsun ne gerek var be izleyici diyor, şiddet var ama hatta filmin baş rol oyuncusu psikopat fakat iğrenmiyorsun adamdan , yüz ifadesi bir film boyunca hiç mi değişmez, kadının hayallerinde dahi o yüz ifadesi aynı ne mi anlatıyor sadece ve sadece intikam saf intikam duygusu, kadın da diyor ki ben öldü demedim arsenik içti dedim , diyor teknik olarak yalan söylemedi şimdi kadın ne yapacaksın, acıma yok sweeny todd da sadece intikam var. müzikal olması sadece bir ayrıntı böyle bir filmi müzikal yapmak ise ancak tim burton dan beklenebilir.
"i know, i know you've
been locked out of sight
all these years
like me my friend
well i've come home to
find you're waiting
home, and we're together! "
johnny depp ve özellikle de helena bonham carter'ın harika oyunculuklarıyla, izlerken büyük zevk veren müzikal film. yarattığı atmosfer ile izleyiciyi kendine bağlar. sonu üzmüştür, cidden hikayeyle uyumsuz bir son olmuştur.
müzikalliğiyle farklı gelen*, makyaj-renk- atmosfer çokça hoş olan ama oyuncu içeriği ile çağrışımdan mı ne hikaye ve sonunu birbirine uyduramadığım bir film.
Johnny Deep ve Tim burton'u buluşturan müthiş bir film.Bana başlarında the count of monte cristo'yu anımsatan müzikal zamanla üzerinden monte cristo havasını atarak özgün bir yapıya dönüştü.Genel hikaye yine monte cristo ile hemen hemen aynı.Yine haksız yere zindana atılmış bir adam var, yine sevdiği kız ellerinden alınmış bir adam var, yine intikam ateşiyle tutuşan bir adam var ve yine savcıdan intikamını acımasızca alıyor... Ama bu adam edmond dantes'den çok daha şeytani.işte o adam sweeney todd yada gerçek ismiyle Benjamin Barker.Ve onu fazlasıyla müthiş canlandıran usta johnny deep...
Filmin özeti heryerde olduğu için ona burada girmeyeceğim. Arkadaşlar filmin müzikal olduğuna aldırmasınlar.Müzikali sevmeyen bir insan bile bu filmi rahatlıkla seyredebilir.
Ancak kan görmeye tahammülü olmayan arkadaşlara filmi tavsiye edemiyorum.Bu kadar çok kanın olması da filmin küçük bir dezantajı şüphesiz...
Film biraz da bana harry potter'ı anımsattı; çünki harry potter'da Peter Pettigrew'ı (kılkuyruk) canlandıran aktör Timothy Spall yine kötü bir adam olarak karşımıza çıkıyor;Bellatrix Lestrange'i canlandıran aktris Helena Bonham Carter yine benzer bir makyajla karşımıza çıkıyor.
Film benim çok hoşuma gitti gözüm kapalı 9/10 veririm.Ama bu bir zevk meselesi filmden nefret edecek arkadaşlar da çıkacaktır şüphesiz.
Filmin açılışı içinde çanakkale boğazının geçtiği bir şarkıyla yapılıyor.O şarkının sözleri ile yazıyı bitireyim dedim:
Gezdim dünyanın her köşesini,keşfederek güzelliklerini,
Çanakkale Boğazı'nı ve Peru'nun dağ eteklerini,
fakat Londra'nın bulunmaz bir eşi. *