hayal kırıklıkların silah gibi saplanır yüreğine SUSARSIN! herşey için artık çok geçtir SUSARSıN! hiç kimseye hiç bir yere ait olmadığını anlarsın SUSARSıN! konuşmaya gücün kalmaz, kelimelerin tükenir SUSARSıN! işte o zaman, susmanın da konuşmak kadar ihtiyaç olduğunu anlarsın. yine SUSARSıN.
türk dil kurumu, "konuşmasını kesmek veya konuşmaktan kaçınmak, ses veya gürültüyü kesmek, ses ve gürültü yapmamak" diyerek özetlemeye çalışmış en somut yönlerini kastederek susmanın. insan eyleme geçince evet böyle yapar susmak için.
dil dediğimiz rezil insanoğlu icadının aciz köleleri olan sözcüklerin tek tek sıralanmasıyla yürek denizinden taşarak gelen o güzelim duyguların önünde demir parmaklık gibi durur fütursuzca. paslıdır her zaman dil. hep eski sıradan sözcüklerini koyar önüne insanın.
ufku biraz geniş olanların, en geniş olanların bile bir yerde o sözcüklerin yine paslı kalacaktır yüreğin ışıltısı önünde zehir zemberek. bir süre sonra sığ gelecektir elbet. paslı kalacaktır tabi ki.
yüzüne baktığımda artık öyle bir isteksizlik geliyor ki konuşmaya karşı içimden; tıpkı senin de bıçak açmayan ağzın gibi ben de susuyorum her şeyi çığlık çığlığa anlatmak için. düşünsenize bir: yürek hissedecek, hemen önünde duran diğer yüreğin atışını hissedecek, içinden geçenleri her zerresiyle hissedecek için için yanarak. ama bütün dünyanın dillerinden mükemmel ötesi bir dil oluşturulsa, sonra en harika sözcükler söylense neye yarar ki, bi de onu karşı taraf duyacak, sonra o da yüreğe yollayacak ki öbür yürekten gelenlerin yanında bir küçük parçacık damlacık olacak o gelen. ama susmak işte. sen ne harikasın. aslında susmak da anlatmıyor, susmak sadece ruhun diğer ruhu alabildiğine sımsıkı hissetmesine izin veriyor bütün engelleri kaldırarak. susmak en büyük hediyedir hissetmek isteyen iki ruh için. sadece susmak.
bazan haykırmaktır, çığlık atmaktır.
hiç susarak haykırdınız mı?
sesinizi sadece kendinize duyurabildiğiniz, yüreğinizi sadece kendinize açabildiğiniz, kimseye ve hiçbir şeye, hele ki ben dediğiniz insana hiçbir şey anlatamadığınız anlar vardır hani.
kimi vardır bas bas bağırır, vurur, kırar, söver, sayar.
kimi de vardır ki içine haykırır.
kendisine duyurmqaya çalışır sesini.
ulan salak, andaval karşında sadece sen varsın, neyi, kime anlatmaya çalışıyorsun diye.
susmak neden geçişli bir fiil değil? bir şeyi konuşabiliriz de bir şeyi susamaz mıyız? susmanın konusu olamaz mı?
bugün seninle bir şey susacağım desek, sussak biraz.. bu konuyu biraz sussak neden konuşuyorsun demez kimse, oysa ki neden susuyorsun çok duyulur. çünkü zihnimizde aslolan, normal olan konuşmak son zamanlarda sessizliğin sesi ifadesini çok duyar oldum galiba yeni bir ses arıyoruz. yahya kemal ne de güzel susmuş: yarab bana bir ses yaratan kudreti ver!
fırtınanın habercisidir.
kimi zaman da kelimelerin duyguları karşılamadığı anda yapılandır.
çünkü konuşsan büyüsü bozulacak herşeyin
bazı şeyler susarak anlatılır.
bazen bıkkınlık işaretidir.
ne söylesen artık boşsa bırakırsın.
susmak bir insanı terketmektir o anda.
tepki, sevgi, vazgeçmeyi anlatır susmak.
Susmanın bir şeyler anlattığına inandık hep. Oysa susmak sadece susmaktır, sessizlikten başka bir şey anlatmaz muhatabınızın gözlerini görmüyorsanız.
Korkaklıktır, "seni seviyorum ulan" diye kimseyi takmadan bağıramamaktır. Hakkını, istediğini her seferinde ertelemektir, başka ellere teslim etmektir susmak.
Her şey için çok geç olduğunda ve cesaretini toplayıp anlattığında, karşındakinin susmasıdır, susmak.