anlaşılmadığını anladıktan sonra yapılması gereken en güzel şey. bazen susarak başlarsınız, anlarsınız zaten sizi anlamayacaklarını, bazen en sonra susarsınız, zaten susmanız da bir sondur.
susmak: cümlelerin ardına gizlenmek, derin düşüncelere dalmak ve mal mal bakmak üzere üçe ayrılır. ilkini yaşayanlar olarak tanımlayabileceğimiz; gerçekleri kendine dahi itiraf edemeyenlerin veya herkesten saklıları olan insanların başvurduğu bir yöntemdir ve en acı halidir susmanın... kimse böyle susmak istemez, zaten hayat da bu değil midir? "sussan da olmaz konuşsan da. "
*
susmanın ikinci hali, halk arasında 'derine dalma boğulursun' cümlesiyle süslenmiş susma biçimidir. herkesin az çok bir derdi veya düşüncesi olduğunu anladığı kişilerdir. bunlar daha susmanın ilk halini anlayamamış kişiler olarak hayattan büyük darbeler yemeye meyilli insanlardır. ilerde kendilerini düzeltebilirse eğer terfiyle geveze olarak yeni bir hayata atılabilirler.
*
susmanın üçüncü ve son hali ise derin düşüncelerin, düşüncelerinde kurtulup mutual bir yaşam sürme girişimlerinin büyük bir zaferi olarak tarihe geçmiştir. düşünme yetisini kaybetmiş insanların yaşadığı bir duygu olan bu susmanın en berbat ve huzurlu olanıdır. bu tür susmalardan sonra konuşan insanların konuştukları tek şey kendi yaşamını sürdürebilmek için gereksinimleri karşılamak üzerinedir...
türklerin çok iyi yaptığı şey. nasıl olduysa taksimde patlak verdi. şaşırdım vallahi. ben yine 2 torba kömür alıp susarlar diye düşünüyordum. yaz olduğundan herhalde anlamsız geldi kömür. akp de akıl edemediyse demek.
Düşündüm; içine atmak diye bir şey varken konuşmaya ne gerek vardı.
Sessizlik hem nasıl da ağzıma yakışırdı.
Ben sustum, o sormadı, konuşacak hiçbir şey kalmadı.
Bir hâl değil huy olan "şey"dir. Susmak bir anlamda uzuvdur; el gibi, kulak gibi, göz gibi... El işlevini yitirebilir, göz görmeyebilir, kulak duymayabilir; ama susmak yitirilecek bir şey değildir, o zaten yitirilmiş olanın kalıntısıdır.