ahmet arif'in kalbimizde yara açtığı şiiridir. ahmet kaya, sesi ve notaları ile bu yaraya tuz serper.
"rüya bütün çektiğimiz, rüya kahrım rüya zindan"
gerçekten de her şey uykudan uyanır gibi bitecek mi? geride kalanları bir kabus görmenin verdiği vehimle gülerek sırtımızdan atabilecek miyiz?
"nasıl da yılları buldu bir mısra boyu maceram"
hep aynı şeyleri dönüp dolaşıp yaşayan insanın küçücük kaderi bir taraftan nasıl upuzun gelir? yürürken farkında olmadığımız yollar arkaya bakınca nasıl da uzar gider?
"bilmezler nasıl sevdik birbirimizi, bilmezler nasıl aradık"
insan neden karşındaki kişiyi tam buldum derken elinden kaçırır, suyun mermerden akıp gitmesi gibi?
bu sorulara en güzeli susmak. suskun olmak. sessizliğin bir büyüsü var. ve umarım çok uzak bir yerde elden kaçanların bir telafisi vardır.
*
Rüya, bütün çektiğimiz
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram.
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aymışım yarı gece de
Seni bulmuşam sonra
Yağar bir yağmur sonra...
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik birbirimizi,
iki yitik hasret,
iki parça can.
Sus, kimseler duymasın
Duymasın ölürem ha
Aymışam yarı gecede
Seni bulmuşam sonra
Yağar bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil yeşil.
ahmed arif şiiri. ahmet kaya bir kısmına şarkısında yer vermiştir.
Sus,
kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?
Bir stradivarius inler kendi kendine,
Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
Önce bendim diyor ve sonra benim...
Ölümsüz, güzel ve çetin.
Ezgisidir dolaşan bütün evreni,
Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
Kendi rüzgarıyla vurgun...
Sarıyor yeşil.
Rüya, bütün çektigimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram...
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
iki parça can.
Çatladı yüreği çakmaktaşının,
Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
Çağlardır boğulmuş bir su...
Ağıyor yeşil.
Yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
Susmuş bütün namlular...
Susmuş dağ,
Susmuş deniz.
Dünya mışıl-mışıl,
Uykular derin,
Yılan su getirir yavru serçeye,
Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
Memeleri bereketli ve serin...
Sağıyor yeşil.
Aydım yarı gecede,
Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,
Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
Ama hançer taşı sanki
Koca Kartaca!
Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
Bak nasıl alıyor, yigit,
Binlerce yıl da sonra
Alıyor yesil.
Vurur dağın doruğundan
Atmacamın çalkara,
Yalın gölgesi.
Kuş vurmaz, tavşan almaz,
Ama aç, azgın
Köpek balıklarıydı parçaladığı
Bak, Tiber saygılı, suskun.
Bak nilüfer dizisi zinciri.
Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
Ve ilk gerillası Spartakus'un.
Susuyor yeşil.
Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
Ruhum...
Mısra çekiyorum, haberin olsun.
Çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
Derimizin altında o olüm namussuzu...
Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hançersizliği...
Ağlıyor yeşil.
Bazı zamanlar yeterli cevap olan bazı zamanlar için ise cevap için yetmeyen eylemdir susmak. Bazen asaletten bazen bilgisizlikten kaynaklanır. ama en iyi konuşarak kendinizi ifade edebilirsiniz.
öyle güzel öyle samimi öyle dobra bir şiirdir ki sanırım bu kadar yürekten olanı yazılmamıştır.
"Bilmezler nasıl aradık birbirimizi
bilmezler nasıl sevdik...
iki yitik hasret, iki parça can.
sus! kimseler duymasın.
duymasın, ölürem ha!
aymışam yarı gecede,
seni bulmuşam sonra."
bir şiir beni ancak bu kadar iyi tarif edebilir diye düşünüyorum. ahmed arif'in insanın yüreğine nasıl dokunacağını bildiğinin çok iyi bir örneği. şiir müthiş imgelerle dolu. ayrıca ahmet kaya bu şiiri besteleyip çok güzel yorumlamıştır.
Rüya, bütün çektigimiz.
rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
bir mısra boyu maceram...