hala ara sıra oynamaktan zevk aldığım, nostaljik değeri yüksek güzel oyun. ayrıca bilgisayarın yaygınlaşmasıyla birlikte zilyon tane versiyonu türemiştir bu oyunun.
en iyi versiyonlarından birinin mario 9 olduğu fenomen oyun. bir ara mario'yu bayrak direğinin üstünden atlatma geyiği vardı ama ne yapabildim ne yapanı gördüm.
mario : mesleğinde kral olmuş, mahallenin saygın ama fakir tesisatçısı.
prenses: hain imparatorun küçük narin kızı.aynı zamanda mario'nun yegane aşkı.
luigi : mario'nun kardeşi, can yoldaşı, tek destekçisi.
ejderha: kaybetmeye mahkum figüran karakter.
sarmaşığa seri şekilde tırmanabilen, bir yumruğuyla havadaki tuğlaları kırabilen, sevdiceği uğruna kırkayak canavarla defalarca çapışan, 90'lı yılların çelik bilek mangal yürek su tesisatçısıdır.
1 gb ekran kartı, 4-5 gb ram isteyen o oyunların hiçbiri, bu 25 yıllık oyunda kurtarılan prensesin hissettirdiği duyguyu hissettiremiyor. efsanedir; sokaktan çevirdiğiniz kime sorarsanız sorun %90ı bilecektir. 7 yaşındaki velet de, 70 yaşındaki dede de oynar bu oyunu.
küçükken muhterem sevgilisini kurtarmak için çok zaman harcadığım, birçok kezde kurtardığım çok sevgili ateri oyunundan bir amcamız. çok özledim onu oynamayı.
yıllar sonra tek hatırlanan kısa boylu, siyah saçlı, tamirci şeklinde bir adam oluşudur.. düşündüm de artık sadece bu değil bir de çılgınca marıo oynayan kızı hatırlatıyor.*
mario tek gerçektir. bağımlılık yapan bir oyundur. o mantar kafaları ezmek, o kaplumbağaların üstüne basıp tekmelemek, borulara girip altın toplama,bölüm sonunda bayrağa atlamak enteresan bir şekilde zevk verir insana... bir de kardeşi vardır bunun luici. ama mario en iyisidir. kardeşi pek becerikli sayılmaz. bir de nokta kafalı prenses vardır ki insanın kurtarası gelmez ama mecbur. napıcaksın.
(bkz: mukadderat)