sıçtığı boku bile dillendirip anlatabilecek güzel insan.
--spoiler--
eskiden boklarımız vardı bizim, içinde boncuk buldukmu en sevdiği oyuncağın sahibi olan çocuklar gibi sevinirdik. sazlar çalınırdı o zaman çamlıcanın bahçelerinde.
--spoiler--
rumeli hisarı'nın yukardan bakıldığında fatih sultan mehmet hanın imzasını taşıdığını, mustafa kemal atatürkün türk bayrağında 5 köşeli yıldızı seçme sebebinin da vinci'nin insanı resmeden çiziminden geldiği, istanbul'daki bütün sokak isimlerinin öykülerini bilen ve bizlere öğreten güzel insan.
kendisi en çok denizden alacaklıdır. yollardaki mazgalları kumbara zannetmesinden ötürü.
Beyaz adam
küçücüktü ilk geldiğinde
ve oturmaktan
bütün kemikleri sızlıyordu
büyük teknesinde
Beyaz adam
kızılderililerin sunduğu yiyeceklerle beslenip
topraklarına uzandığında büyüdü
bulutlar arasında
barış içinde yaşayan
manitu yerine
tapmamızı istediği de
işkence görüp
çarmıha gerilen
bir ölüydü
Beyaz adam
özgürlük adına
dev bir kadın heykeli dikti
doğu denizinin kıyısına
ve her gece
altında dans ettiğimiz yıldızları
bayrak diye tutsak etti
bir bez parçasına
Beyaz adam
özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi...
çok saçma şeyleri ciddi ciddi anlatıp insanlardan takdir bekleyen, kendi hayal dünyasında cidden yaşayıp yaşamadığını merak ettiğim, yaşamıyorsa para için insan bunu da yapar mı dediğim kişi. edebi yeteneğini(!) istanbulda bir kızılderili kitabı ile kizildereli katliamını anlatmak için kullanan, bunun yerine neden ermenilerin türklere yaptığı soykırımı yazmadığını ayrıyeten merak ettiğim, osmanlı düşmanı olan yazarımsı.
koskoca imparatorlukta ramazan ayının gelişini alacaklının kadıya müracaat edip "bana paramı ramazanda verecekti ramazan geldi vermedi" demesi sonucuna bağlayan iddia eden fantastik yazar.
ilk çıkardığı şiir kitapları ile ilgi toplamış. ünlü olduktan sonra mutevazi halini korumak yerine tv programlarına çıkmayı, uyduruk gazete-dergilerde yazmayı, şehir şehir gezip ucuz stand uplar sahnelemeyi tercih etmiş, kısacası paracı olmuş yazarcık. (bkz: kebapçının kedisi)
star tv de yayınlanan mahya ışıkları adlı ramazan programını özlediğimiz yazar.
edit: bu ramazan tv8 de aynı adlı programı yapmaktadır.
edit2: bu entry den dolayı uzaylı olacaksam ne mutlu bana!
büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılamayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana.
MiĞFER
Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden
Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek
Bilinenin aksine sol goruslu degil Milliyetci bir insandir sunay akin.
Kabuğunu koparmadan,
Ne bir elmayı soyabildim,
Ne de iyileştirebildim bir yaramı,
Ama karşıma çıkınca,
Kızmadım hiç elma kurduna,
Bendim çünkü bıçağı saplayan, onun yurduna...
dizelerinin sahibi güzel diksiyona sahip beğendiğim şahsiyet.
Yedi kova su yeterliydi
sivastaki ateşi söndürmek için
oysa her biri
devlet dairesindeki kovaların
üstüne yazılı
altı harfli bir sözcüktü yangın
Yedinci kova
taşar engellenemez biçimde
çünkü emekçilerin
alın teriyle doludur
işte bu yüzden
sinek ölüleri yüzemez üstünde
Futbol takımında mahallenin
kova kaleciydi lakabım
ilk kez sevinecektim buna
ama yalnızca avuçlarıma alabildiğim suyu
bir kova gibi sivasa taşıyamadım
G harfi boştur yangın kovalarının
ki ortaya çıkar
dolu olanları okununca
madımak otelinin merdivenlerinde
kurtulmayı bekleyenler için
verilen karar : YAN IN
Ve başında anladım ki bir kuyunun
ipin ucunda
derindeki suya uzanan
birer kova gibidirler
yangınları söndürmek isteyen
darağcına asılı devrimciler
şeklinde içli dizelere de sahip olan yazar. Ayrıca 62 Tavşanı adlı şiir kitabı da okunmaya değerdir.
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek icin
asıldığı çividen indirilmelidir
yapraklari biten takvim
Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir hali
içinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve toplu iğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek icin zulmüne
makas denilen patronun
Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının
Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında
Her satırı
mendireğe dizili karabatağa benzeyen
bir mektup bırakarak
balıkçı koyundan
sisler içinde uzaklaşan kayık gibi
bir sabah usulca ayrıldın
koynumdan
Bütün yolcularını
boğaz köprüsünün çaldığı
araba vapurunun
boş seferleri
gibi yalnızca rüzgar
gezinir sensiz
yüreğimde
Durgun bir sudur aslında deniz
ki çocukların
acemi oltalarını denedikleri
kuytu bir iskelenin
tahtaları altına yazdığım
ayrılık şiirini okudukça
dalgalanır.