edebiyat alanında kendini özgü bir yeri olan roman. bu kitabı hakkıyla okuyup da kendini raskolnikov gibi hissetmeyen bir insan yoktur diye düşünüyorum.*
özellikle betimlemelerin başarısı kitabı canlı tutuyor. ayrıca çoğu kişinin sıkıcı bulduğunu bölümlerde felsefe, politika, din vb. adına önemli vurgulamalar yapılmaktadır.
(bkz: rus edebiyatı)
bir zamanlar okudugum ve uzun sure etkisinden kurtulamadigim bir roman. bir anda karamsar, kötümser, dengesiz bir insan oluvermistim. derinden etkileyen kitap yani.
Dostoyevski'nin yazdığı ikinci uzun roman olan kitap, çağdaşlaşma sürecindeki Rusya'yı ve öğrenci Raskolnikov'un yaşadıklarını anlatıyor. Sadece edebiyat tarihini değil, sinemayı, felsefeyi, popüler kültürü en fazla etkileyen eserlerden.
--spoiler--
"ne kadar çok içersem öylesine çok hissediyorum, içkide duygu ve acı aradığım için içiyorum. neşe değil, sadece acı arıyorum. içiyorum, çünkü çok çok acı çekmek istiyorum."
--spoiler--
dünya edebiyat tarihinin en iyi psikolojik romanıdır. hiçbir kitapta insan bu kadar iyi anlatılmamış, alay edilmemiştir. dostoyevski'nin diğer yazarlarla karşılaştırılabilmesi için suç ve ceza'dan daha iyi bir kitap yazmaları gerekir ki bu imkansızdır.
''Allahın kuluyuz ,peygamberin elçisiyiz ; ama hepimiz suç ve cezadan birer karekteriz'' metin üstündağ'ın bu kitap için söylemiş olduğu söz ile platonik aşk yaşadığım kitap.
kitabın ilk bölümlerinde raskolnikovun annesinin yazdığı mektubu okurken ağlayabileceğiniz dunyayı odaya kilitleyen isvidrigailovu hemen oracıkta öldürmek isteyeceğiniz sonyayı yaşadığı hayattan nasıl kurtarabilirim diye düşüneceğiniz muhteşem eser.
Karakterlere o kadar çok bağlanıyorsunuz ki roman bittikten sonra meraklanıyorsunuz acaba sonya ve raskolnikov evlendi mi? Yada raskolnikov intihar edecek mi yada hapisten çıktıktan sonra başka bir cinayet mi işleyecek?
şu* yaşına gelip heves edip okumaya çabaladığım kitaptır. her seferinde aynı sahne gerçekleşiyor:
ilk sayfa: dik oturuş son derece ciddi. üçüncü sayfa: geniş esnemeler koltuğa uzanma. altıncı sayfa: sol omuz üzerine yan dönme gözlerin ağırlaşması. yedinci sayfanın ortası: gözlerin kapanması ve kitap üzerinde derin uykuya dalma.
çok önceleri okuduğum bir romandır. raskolnikov bulalım takılan delikanlının iki yaşlı kadını öldürmeyi zihnen meşru hale getirdikten sonra onları öldürmeye gittiği kısımları, o yaşımın da verdiği heyecanla okumuştum. sonya vardı bir de raskolnikov'un yamuklusu, yaşlanmıştır şimdi.
kitabın başında, raskolnikov tezini doğrulamak için alyona ivanovna' yı öldürür ama masum olmasına rağmen tefecinin kız kardeşi olan alizaveta ivanovna' yı da öldürür. aslında 2 kişiyi öldürmemiştir raskolnikov. öldürdüğü alizaveta, bu romanı okumuş, okuyan ve okuyacak olan kişilerdir. siz de saf, iyi kalpli ve masum olabilirsiniz ama raskolnikov sizi de öldürür, hatta asında bilmeden de olsa asıl hedef sizsinizdir...
bütün roman boyunca tefeciyi ve kız kardeşini öldürdüğü sahne devri daim yapar. bilen bilir, ihsan oktay anar' ın kitab- ül hiyel isimli romanında devri daim makinasından bahseder: calud, bu makina sayesinde sahip olduğu iktidarla dünyaya yeni bir nizam vermek ister ama yafes çelebi' nin söylediğine göre makinanın gerçekleşmesi için bir taş gerekiyordur: iktidar taşı. taş odalarındadır ama devasa aletli calud onu göremez.
işte devri daim eden şey bu kitapta raskolnikov' un o iki kişiyi öldürdüğü sahnedir. sahne roman boyunca devri daim eder ve siz bağırmak istemenize rağmen bağıramazsınız. baltasını saplar size ve işi bittiğinde sizden bir şeyler götürür, aynı o sahnenin sonunda olduğu gibi.
peki, " o taşın yeri bu romanda neydi, yani o sahneyi devri daim ettiren neydi?" derseniz cevabınız şudur: ne kadar masum olduğumuzu iddia etsek de içimizde bir nebze de olsa tefeci kadını barındırmamız..
dünya edebiyat tarihine damgasını vurmuş kitaptır. okunması gerekenler arasında zirvelerdedir.
- okurken öyle etkilenirsiniz ki; raskolnikov' un hissettiği sancıları siz de hissedersiniz yeri geldiğinde.
--spoiler--
kendi uydurduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan işitilip tekrarlanmış bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir...
birinci ihtimalde sen bir insansın. ikincisindeyse bir papağandan hiç farkın yoktur.
sen kimsin?
insan mı?... papağan mı?
--spoiler--
hayatın içinden kopup gelen bir klasik. yoksulluğun ve mecburiyetin insanı sürüklediği uçurum. güçlünün her zaman kazandığı, güçsüzün ezildiği dünyanın en iyi yansıması. dostoyevski'nin harika yorumu.
kaç kere okuduğumu hatırlamadığım en son okuyuşumun üstünden 4 yıl geçmesine rağmen hala gayet net hatırladığım, efsanevi bir serüvendi.Hayatı öğretir.asla birden fazla dost edinmemelsiniz ve mutlaka kız kardeşinizi mevkisi olan biriyle evlendiriniz.