tek umudunun evrenin niçin varolduğunu bulmak ve huzur içinde ölmek olduğunu açıklayan yüzyılımızın yaşayan dahisi. büyük patlamanın nasıl oluştuğunu bir gün insanoğlunun çözeceğine olan içten bağlılığını dile getirdi. günümüzden yaklaşık 500 yıl sonra mars'ın kendine ait bir dili, bayrağı ve para birimi olacağını, genetik mühendislerinin çalışmaları sonucu insan dnasında devrim yaratacak buluşlara imza atacağını bu sebeple insan zekasının ve ömrünün daha yüksek olacağını açıkladı. gelecekteki süper insanın özelliklerini şöyle sıraladı; radyasyona dirençli deri yüzeyi, zehirli gazları soluyabilme, enfeksiyonlara karşı bağışıklık(hastalıkların bitmesi) gibi. internet üzerinden de bulabileceğiniz into the universe with stephen hawking belgeselini muhakkak izleyiniz ve bu biliminsanın bizler için nasıl çaba sarfettiğini takdir ediniz.
kendi hastalığının hayatını engellememesi için kendi yarattığı bir araçla insanlarla iletişime giren, uzay biliminin son noktası, kara deliklerin nirvanasıdır, azimli ve hırslı kişiliği beynin muhteşemliği kadar önemli ve örnektir.
zaman yolcuğunun olanağına inanan fakat geçmişe olamayacağını belirten fizikçi. eğer geçmişe bir zaman yolculuğu olsaydı, ona göre bu solucan deliği ile sağlanabilirdi. solucan deliklerinin radyasyon giriş çıkışları nedeniyle bir müddet sonra bir patlama yaratacağını öne sürüyor ya da bilinen paradokslardan büyük baba paradoksu'nu örnek göstererek geçmişe olan yolculuğun imkansız olduğu kanısına varır.
bir başka iddiası ise einstein'in görelilik kuramını ilerleterek kütlesi çok büyük olan gezegenlerin etrafında uzay aracı ile yapılan yolculukların uzay gemisi içindekiler için zamanı yavaşlattığı
ve dünyaya geri döndüklerinde zamanın onlara göre daha ilerde olduğudur. kısaca uzay gemisinde 1 sene geçiren mürettebat dünyaya döndüklerinde 2 sene geçtiğini görmeleri.
O kötürüm fizikçi Stephen Hawking ' zamanın kısa tarihini' nasıl yazar ki...Hani sağlam kafa sağlam vücutta bulunurdu"...Hawking mi zamansız, Ulu Önder mi bu lafı zamansız etti..Kime inanacağız , neye güveneceğiz...
Hawking sekiz yaşındayken, kuzey Londra'dan 20 mil uzaktaki St Albans'a gitti. On bir yaşında St Albans okuluna kayıt oldu. Buradan mezun olduktan sonra babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejine devam etti.
Babasının tıpla ilgilenmesini istemesine karşın, o matematiği seviyordu. Fakat okulun matematik bölümü mevcut değildi. Bu yüzden onun yerine fizik okumaya başladı. Üç yıl sonra doğa bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirildi.
Hawking daha sonra Kozmoloji (Evrenbilim) üzerine çalışmak üzere Cambridge'e gitti. O zamanlar Oxford'da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge'de danışman olarak Fred Hoyle'u istemesine karşın Dennis Sciama atanmıştı. Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College'de profesör asistanı oldu. 1973'de Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Hawking Uygulamalı matematik ve Kuramsal fizik bölümüne geçti. 1979'dan sonra matematik bölümünde Lucasian profesörü oldu. Bu profesörlük 1663 yılında üniversite parlemento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. ilk olarak Isaac Barrow sonra 1669'da Isaac Newton'a verilmişti.
Hawking, evrenin temel prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein'ın Uzay ve Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramının, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı'nın birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu yirminci yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucuda karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da evrenin bir sonu ve sınırı olmadığıydı. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.
Stephen Hawking 1960'ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz(ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking'i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Ünlü bilim adamı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor. Kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili iddialarıyla, bugün yaşayan bilim adamları arasında dünyada en çok tanınan isimdir. Kitapları, 40 dile çevrildi; evrenle ilgili çılgın teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gereken maddi bağımsızlığı sağlayacak ve Cambridge Üniversitesi'ndeki uygulamalı matematik ve teorik fizik laboratuvarını geliştirecek kadar da sattı. Hawking, hastalığıyla gizemli bir kişilik oluşturmaktadır. Son kitabı “Ceviz Kabuğundaki Evren”de, dünyanın büyük bir felaket ile karşı karşıya kalabileceğini belirterek uzayda insan kolonileri kurulmasını gündeme getirmişti. Bir fenomen haline gelen ve milyonlarca satan “Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabı, Hawking'e asıl şöhreti getirmişti. ilk kitabının yayımlanmasından bu yana gerçekleşen önemli buluşların ardındaki sırrı açığa çıkaran “Ceviz Kabuğundaki Evren”, “Zamanın Kısa Tarihi”nin bir devamı sayılabilir. Yeni kitabıyla yazar, bizleri çoğu kez gerçeklerin kurmacadan daha şaşırtıcı olduğu teorik fiziğin en üst noktalarına çıkarıyor ve evrenin temel ilkelerine dair anlaşılır yorumlarda bulunuyor. Görelilik kuramından zaman yolculuğuna, süper kütle çekiminden süpersimetriye, kuantum teorisinden M-Kuramı’na ve bütünsel beyin algılanımına kadar evrenin bilinen en kışkırtıcı sırlarına kapı aralayan kitap, Einstein’in “Genel Görelelik Kuramı” ile Richard Feynman'ın çoklu geçmiş düşüncesini birleştirerek evrende olup bitenleri tanımlayabilecek eksiksiz ve tek bir teori geliştirmeye çalışıyor. Okur, kitabı bir bilimsel eser olarak algılayabileceği gibi, rahatlıkla bir bilim–kurgu romanı gibi de değerlendirebilir. Hawking'in “karmaşık önermeleri günlük yaşamdan çekip aldığı analojilerle resmetme becerisi” buna imkân tanımaktadır.
Stephen Hawking, Einstein’dan bu yana dünyaya gelen en parlak teorik fizikçi olarak kabul edilmektedir. 12 onur derecesi almıştır. 1982'de CBE ile ödüllendirilmiş, bundan başka birçok madalya ve ödül almıştır. Royal Society'nin ve National Academy of Sciences (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi (N.A.S.)) üyesidir.
Stephen Hawking yazdığı çocuk kitaplarıyla birlikte çocukları etkileyip onları evrenbilime yanaştırmıştır. Yazdığı kitaplar çocukların hayal dünyasını da genişletmiştir.
21 yaşında yakalandığı als hastalığı'na rağmen yılmadan çalışan ve 3 adet çok önemli kitap yazmış olan, kendisinin de söylediği gibi, insanların bütün vücutlarını kullanarak yaptıklarından çok şey yapmıştır o sadece parmaklarıyla. evrenin temel kanun (basic laws of universe)ları üzerine çalışmalar yapmıştır.
discovery channel'de yayınlanan "stephen hawking's universe: the story of everything" adlı belgeselde;
"japonya'da bir kişi bana "evrenin sonu tokyo borsasını etkiler mi?" diye ciddi ciddi bir soru sormuştu. ona cevabım elindeki kağıtları satmak için acele etme olmuştu."
diyerek, bu anektoduyla aynı zamanda espritüel yönünü de ortaya koyan büyük fizikçi.
son demecinde inançlıları kızdıracak açıklamalar yapmış olan genius.
''Nasıl ki evrim biyolojideki yaratıcı ihtiyacını sona erdirdi, yeni fizik teorileri de evrenin oluşumu konusunda yaratıcının rolünü gereksiz kılmıştır''.