bursa kent meydanında ki şubesinde esspresso istediğimde "o sert kahvedir he ona göre karar ver" diyerek kahveden anlamayan biriymişim gibi beni sevgilime rezil eden ayrıca ismimi bir türlü yazamayan hep X koyan ve X bey diye bağıran ama nedense çıkışta ismimle hitap ederek iyi günler dileyen elemanlara sahip meşhur kahve zincirleridir.2.dönem ordayım yiyosa aynısını yapın lan.
"bi çaya o kadar para verilir mi lan" diye düşünenlerin * gitmediği mekan.zaten yanından geçerken bile dikkatimi çekmeyen bi yer, sadece, cumhuriyet mitingleri sırasında mitinge katılan insanların starbucks'ı istila etmeleri ilginçti.bütün masalar doluydu ve kimse hiçbir şey almıyordu, zaten kimsenin de götü yemiyordu, madem birşey almayacaksınız masaları meşgul etmeyin, lütfen kalkar mısınız demeye...
2003 yılı içerisinde türkiye'deki ilk mağazasını da açtı ve şu anda istanbul avrupa yakasında 43, anadolu yakasında 22, ankara'da 14, izmir'de 9, bursa'da 5, balıkesir ve antalya'da 3, kocaeli'nde 3 aydın'da 2 ve adana'da 2 mersin'de 1 tane olmak üzere toplam 105 tane starbukcs şubesi bulunmaktadır.
reklamcilik okuyorsaniz marka yaratma konusunda karsiniza surekli cikip ''yeter lan baska marka mi yok dunyada'' dedirten coffee shop zinciri markasi. koskoca bir konuyu uzerinden islenebilir hale getirebilmis basarili bir marka olusumudur o ayri.
- marka olma yolunda en onemli unsurlardan biri brand loyalty'i bla bla bla...
-hocam pardon, starbucks gibi mi?
-agzimdan aldin.
birgün arkadaşlarla starbucks'ta oturuyor bir yandan birbirimize egzoz dumanının yer yüzüne verdiği kifayetsiz zararı tartışıyor bir yandan da eşsiz lezzetli buzlu caffè americano adlı içeceğimizi zarif dudak hareketleri ile kibar bir şekilde yudumluyor, jip kullanmayı bırakmayı düşünüyorduk...
o sırada içeriye çok kaba, itici, banal ve geri kafalı olduğu her halinden belli cahil bir insan girdi. burası kahveci mi? diye sorunca çalışan eleman yok abi biz lahmacun ve pide salonuyuz. diyerek cahil insanla fevkalade güzel bir şekilde dalga geçti. hepimiz adamın suratına bakarak gülüyor, umarsızca kahkahalar atıp rüyalarında yer edinmeye çalışıyorduk.
o sırada adam kafasını öne eğerek bana bir sütlü kahve! demez mi? memleketimin haline o kadar acıdım ki! o an kalktım ve sizin gibi cahiller yüzünden bu ülke kalkınamıyor efendim! arz ederim lütfen dışarıya çıkınız! diyerek de fütursuzca tepki gösterdim. yanımdaki kültürlü ve zarif insanlarda bana katılınca cahil ve fakir adamı derhal dışarıya attık. kıraathaneyi göstererek, hadi bakalım! herkes kendi evine! dedik.
böyle adamları hiç anlamıyorum yahu, ne işin var starbucks'ta? otur evinde limonata iç, futbol maçı seyredip küfür falan et ne bileyim?
beyaz çikolatalı mochasına öldüğüm, sırf bu bokboğazlığımdan çılgınca kazıklandığım yer. tamam alan memnun satan memnun da, bir işletmenin istisnasız her şubesindeki her görevli mi agresif olur lan? bi gün ya ağlayarak çıkıcam ya da elimdeki gahveyi zuratına boca etmemnen birlikte destansı bi dayak yiyip pırıl pırıl olacam.
ego tatmini için denenebilecek yerdir. "hşt der meister, 8 lirayı ver al kahveni. bak koca starbaks duydu adını, şimdi bu kahveden içicen sen hey yavrum hey" düşüncesi sizi fazlasıyla rahatlatacaktır. aslına bakılırsa ucuzdur. yani babanın verdiği 20 lirayla kendini adam sanmak ayrı bir duygu olsa gerek. tabi herkese değil bu, manyak mıyız biz her starbucks'a gidene manyak muamelesi yapalım? değiliz di mi?
halkının çoğunluğu resmi rakamlara göre açlık sınırının altında yaşayan bir ülkede en sikindirik olanı 6 liradan kahve satarsan kapis kapis gider, hemde bu ülke Türkiye ise tadindan yenmez doğal olarak.
caddeye bakan deri koltuklarda kahvesini yudumlayan insanların size acıyan gözlerle baktığı, çok önemli bir araştırma için gözlem yapıyormuşcasına bi havalara girdiği - ne oluyosa oraya oturunca- mekan. bir arkadaşın, sarhoş olduğu bigün, karşılarına geçip işeme gibi bi projesi vardı. her önünden geçtiğimde hatırlarım, gülerim.
güzel mekanda güzel bir kahve içmek isteyen ve bir kahveye 10 ytl ye kadar verecek parası olan insanların gitti yer. özenti insanlar gitmiyor mu ? her yere gittikleri gibi oraya da gidiyorlar. Ancak bu starbucs un güzel bir mekan olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
manyaklığın, şuursuzluğun yeni şekli. konuyla ilgili bir izlenimimi anlatırsam daha net ifade edebilirim kendimi. okuduğum tınaztepe yerleşkesi en yakın starbucks'a arabayla (eğer trafik yoksa) 20 dakikadan fazla. bugün hoca olacak çirkin bir kadının elinde o bardağı görünce delirdim haliyle. o kahve soğumaz mı o kadar zamanda, o kahveyi oradan okula kadar taşımaya değer mi gibi sorular yönelttim kendime. sonra en iyimser yaklaşımımla gösteriş budalası hocanın o sikindirik kutuyu saklayıp okulda doldurduğuna karar verdim. görmemişliğin, yozlaşmanın, sapıtmanın alemi yok.
(bkz: alem buysa kral benim)
edit: seri eksi oy veren beyaz converseliye selam olsun.