starbucks'ta takılan insanların havasını hiç anlamadım. hiçbir yere gidip 5 saat boyunca bir kahveyle oturamadım, orayı kendi evim gibi benimseyemedim.
adam öğle yemeğinde soğan ekmek yiyor, evet bildiğin soğan. cücüğüne ulaşmak için yumruğuyla kırıyor bir de. sonra starbucks'ta padişah gibi oturuyor pezevenk. harpten mi geldin göt ? ya o suratındaki "bir gün içmesem kendime gelemiyorum; bana kattığı huzur, muhteşemlik, güzellik bambaşka" ifadesine ne demeli? utanmasa sevinç göz yaşları dökecek gavat.
samimiydik oğlum biz, adam gibi çay bahçesine gider takılırdık, tek entelektüelliğimiz buydu zaten. kavga çıkartırdık "lan bizim mahmıtın kahvehanesinde bu paraya 5 çay içeriz lan, tamam al ağlama, parana koyayım senin" diyerek hesabı kapatırdık sadece.
21. yy da var lan böyle tipler hala. Starbucks ta arkadaşlarla oturmak diye birde hobi söyler bu. Arkadaşlarınla oturup bir kahve içiyorsun altı üstü lan neyin kafası bu. Bu tipleri sırtında bir atkıyla baya bir para bayıldıkları kahveyi içerken görebilirsiniz.
(bkz: oğuzların tiki boyu)
zavallıdır.
kendini tatmin etmek için farklı görünme ihtiyacı duyar ve kendini üstün bir varlık zannetmeye başlar. yazıktır o insana. acınası bir geç kalmış ergenlik sendromu yaşar.
sıtarbuçuks zaten, insanların özentiliklerinden gittiği ve dünyanın en kötü kahvesini içtiği yerdir. tabi bu rezil kahveyi içen insanların bacak bacak üstüne atmaları ve kitap okuyor gibi yapmaları gerekmektedir. bir de bunların 'dizüstübigisayarlıları' vardır. alır kahvesini açar feysbukunu. ah... ne diyorum ben... evlerinde internet olmayabilir gayet tabi. ve feysbuka girmeden hayat geçmez ki.