2001 yılına atıfta bulunup göremeden ölen sinema insanıdır.
tespit ettiğim kadarıyla kendini film çektikçe geliştirmiştir. ilk filmleri başarısız denecek derece olmasına karşın kanımca dr.strangelove dönüm noktasından sonra iyi filmler serisini başlatmıştır. yine ustalık döneminde çektiği 2001: A Space Odyssey filmi ile bundan sonra çekilecek bütün bilim kurgu filmlerinin potansiyel ilham kaynağı olmuştur. steven spielberg ile dostluğu bu döneme dayanır hatta. a clockwork orange ile belkide bir şehir kadar insanın psikolojisini altüst etmiştir. the shining ile gerilimin dibini görmüş, full metal jacket ile meşhur vietnam film kuşağının önemli filmlerinden birini başarıyla çekmiştir, üstelik incede inceye mizah unsurlarını barındırarak.
nihayetinde izlendiğinde tarzını belli eden bir çekim şekli ve film unsurları vardır. ölümü de ayrı bir parametre.
bütün filmleri kült olmuş yönetmendir. şimdilerdeki sinemanın temellerini atmış olan insandır. filmlerini saymaya gerek yok. ama en efsane olanı a clockwork orange ve full metal jacket'dır.
2001: a space odysey bilim kurgu şaheseri ile sinemada bilim kurgu filmlerine ayarı vermiş olağanüstü yönetmendir. bu filmin çıkış tarihinden önceki sci-fi filmlerine göz atın. ne kadar leş olduklarını görürsünüz.
sinema sanat mıdır? sorusuna en güzel yanıtı eserleriyle vermiştir.
gerek müzikler gerekse karakterlerle basarılı ve kolay rastlanılmayan kompozisyonlar yaşatmayı başarmıstır. böylece izleyici üzerinde bıraktıgı etkiler de tartışılmaz olmuştur.
nicelik olarak olmasa da nitelik olarak iyi işler çıkarmış yönetmen. ortalıkta yönetmenim diye dolaşan sürüyle insana ders olarak izletilmesi gerek yapıtlarının. ayrıca belirtelim ki travis 2. stüdyo albümleri olan the man who'yu kendisine adamıştır.
1928 doğumlu ve 1999'da Gözleri tamamen kapalı filmini çekimleri sırasında vefat eden yenilikçi ve aykırı yönetmen. Otomatik portakal, 2001: A Space Odyssey the shining, full metal jacket ve eyes wide shut filmlerini arşivimden çıkaramadığım yönetmen.
(bkz: Eyes Wide Shut) filminde illuminati detaylarından geçilmiyor adım başı adam illuminati işareti çakmış filmde. tabi bu filmi gören illuminati ailesi; hassktir adam bizi deşifre etti lan diyerek pazuları geniş illuminatinin katillerine ölüm fermanını verdi. öldürdüler garibimi ya da polyana olursak kalp krizinden durduk yere öldü.
illuminati tarafından öldürülüp öldürülmediği hakkında net bir bilgim yok. ancak kendisinin ağzına kadar illuminati nin içinde olduğundan emin olduğum aşmış yönetmen.
kendisi en sevdiğim yönetmenler arasında asla ve kat'a yerini kaptırmayacaktır. zira kendisine yönetmen demek bence az bir ifadedir. o filmlerini bizi eğlendirmek için yapmaz. kafasının içindeki düşüncelere imkanım olsa hepsini okur, yutardım. her filmini ayrı bir sanatla, incelikle yapmış anti-militarist insan. filmlerindeki bağıran isyanı ancak kafasının içine girerek çözebiliriz.
(bkz: eyes wide shut)
(bkz: full metal jacket)
filmlerinin tamamı yüksek kalitede hayalgücü ve çeşitli semboller içerir. "ben sembollerden anlamam, benim izleyeceğim film en sonda mesajını vermeli ve açık bir şekilde bitmeli." diyen bir insanın kubrick filmlerini beğenmesi beklenemez. çünkü adamın bütün filmleri bok gibi bir sonla bitmektedir. izleyici sondan sonrasını hayalinde canlandırmalı, yorumunu yapmalı demiş olmalı ki böyle bir yola başvurmuş.
benim gibi zor, mesajını öyle ulu orta yerde koyvermeyen filmlerden hoşlanan adamlar için şahane bir yönetmendir.
çok absürd bir film anlayışı vardır tabi ama bu, filmlerine ayrı bir güzellik katar.
eğer yukarıda bahsettiğim, anafikrini en sonra paragraf halinde altyazı geçen filmlerden hoşlanan biriyseniz, kesinlikle uzak durunuz. sonra uyarmadı da demeyiniz.
1971'de ototmatik portakal'ı çekerken 2000'lerin tasvirini yapmıştır. başarılı mıdır bilinmez. lakin en azından kahramanlar lame kıyafetler giymez, uçan arabaları yoktur.
kişisel olarak tam olarak ne bok olduğunu çözememiş olsam da sinema tarihine adını yazdırmış bir dahidir.
en sevdiğim özellği popülist söylemden uzak, propagandavari siyasal söylemler yerine düşündürücü sembolik ve eleştirel eserler sunmuş olmasıdır.
iyi güzel kavramından ayrık olarak sinema tarihinde farkını ortaya koymuş ve sanat kavramını kendine göre yorumlamış bir yönetmendir.
not:özgün bir senaryoyla çektiği bir film yok mu bu adamın? hep mi kitap çevirisi film? sınırlı düzlemde kitaba bağlı kalan adam bu kadar farkı yaratabiliyorsa özgün bir senaryoyu beyazperdeye yansıtsaydı ne olurdu çok merak ediyorum doğrusu.
