Biri aklımı kurcalayıp başımdan alacakken, deliliğe adım adım yaklaşırken, sinirden ellerim titrerken, parmaklarım telefon ekranında hızlı hızlı hareket ederken, ortada olan gerçeklerden kaçıp binbir teoriler yürütürken, bir gücün ruhumu lime lime ettiğini hissediyorum.
küçücük fotoğraflardan kocaman paranoyalar türer. görülen her yeni küçük fotoğraf başka bir sızı hissettirir. zor durum. ben azaltarak bırakmaya çalışıyorum.
Genel olarak insanların hayat hikayelerini dinlemeyi severim. Stalk yapmayı da buna benzetiyorum. Sonuçta stalk yaparken de insanların izin verdiği kadar hayat hikayelerine tanık oluyorsun. Merak ettiğim insan hakkında bilgi sahibi olmak beni mutlu ediyor.
Yapmakla yapmamak arasında kalmanın verdiği kararsızlık, yaptıkça içten içe "tamam ya şimdi kapıcam" tesellisi, her şey bittikten sonra ıslık gibi fırtlayan bir "allah affetsin".
Stalk yaparken insatagram hikayelerini izledim yanlışlıkla. Hala Yunan tanrısı gibi kitapsız. Stalk ciddi anlamda bir bağımlılık, hastalık. Damarlarında dolaşıyor insanın resmen. Öylesine dolaşırken profiline bakıyorsun sonra hop bir bakmışsın anne kızlık soyadının üçüncü harfi seninkiyle aynı!
Tanım: Hayatı hakkında bilgi sahibi olunamayan bireyleri sosyal medya üzerinden gizlice takip edip hayatı hakkında bilgi sahibi olmaya çalışılırken hissedilen karmaşık duygular.
Pişmanlık. Keşke bu kadar derinlemesine stalk yapmasaydım da gerçeklerle yüzleşmek canımı acıtmasaydı...
Şu an hislerime ancak beşircim tercüman olabilir: https://galeri.uludagsozluk.com/r/1885588/+
Ah beşircim, keşke...
cia görse işe alır. bir gün evimden siyah takım elbiseli adamlar tarafından sorgusuz sualsiz alınırsam bileyim ki yeteneğim fark edildi ve harcansın istemiyorlar
Bir süre sonra o hayatın bir ortağı olunur. Fotoğraf çekildiği kafeye gidince hiç gitmemiş olmama rağmen orada gelen önceden bulunmuşluk hissi beni ürpertmişti.
Bir de çok doluyorsun. Bir şekilde birine anlatman gerekiyor.