bekleyiş, uzun bir bekleyiş. bir türlü ayağa kalkmam için bana söylenmesi gereken söz söylenmiyor! o sözü bekliyorum durmadan dinlenmeden... yoran bir bekleyiş bu... kendi başıma ayağa kalksam sanki bir şeyler yıkılacak başıma, bir gök gürültüsü de olabilir, belki bir fırtına! bilemiyorum ne olacağını... nereden bileyim? hiç söylenmeden ayağa kalkmadım ki! biri bana söylemeden ayağa kalkmak istesem içimdeki engellemelere kulak veririm hep. o zaman da en iyisi ayağa kalkmamaktır zaten. çünkü en iyi bilinen odur, en çok denenmiş, en çıkar yol! başka çıkar yolum yok oturmaktan başka. oturmak ... büyük bir dinginlik içinde... her hangi bir risk olmaksızın biteviye bir yol gidercesine, bir fasit dairenin içerisinde dönen bir deney faresi gibi ... çaresizlik mi! hayır değil! çünkü bu bildiğimin en iyisi, hayatta yapabileceklerimin en görkemlisi. bana söylenmeden ayağa kalksam, neler olur biliyor musunuz ? ben bilmiyorum! demek ki çok kötü şeyler olur. iyi bir şey olsaydı zaten bilirdim. şu zamana kadar yaşamışım ben bilmeyeceğim de kim bilecek değil mi? akıl yaşta değil başta derler ama ihtiyarların fikirlerine de önem verirler. bilmediğime göre ayağa kalkmak çok kötü birşey.