sonbahar

entry764 galeri498
    186.
  1. film devletin üstünü örttüğü bir konuyu ortaya koyması bakımından önemli bir film.

    film bir kere ciddi ciddi insanı o döneme dair sorgulamaya itiyor. bu sorgulamayı yapabilmek için elbette döneme dair en azından fikrinizin olması gerekir. "ölüm oruçlarına son vermek için" devlet tarafından öldürülenleri gören ve ölümden kıl payı kurtulanların hikayesidir bu. daha doğrusu kurtulduğunu sananların. o operasyona maruz bırakılanlar hala bir yerlerde her gün ölüyorlar. yaşadıkları unutulmaz. unutamazlar. unuturlarsa çektikleri acıya ihanet edeceklerini bilirler. filmde bunu görmek mümkün aslında. aslında yusuf'un yaşadıklarını sürekli hatırlama nedeni işte bu yüzdendir. muhtemelen yönetmen o operasyondan sağ kurtulanlar ve onların psikolojisine dair bir araştırma yapmıştır.

    bu filmi izlerken aklıma diyarbakır cezaevi geldi ansızın. filmi baştan kurguladım. yusuf'un yerine baran adlı bir kürt gencini koydum, karadeniz yerine güneydoğu anadolu'ya yolladım onu. damı çatlamış evinin önünde annesinin "eskiden ne güzel çalardın" lafının peşi sıra yitip giden bir baran koydum. diyarbakır cezaevi'ni anlattım kendime. oysa topluma anlatmak gerekiyordu. işte bu film hayata dönüş operasyonu'nu anlatırken bir görevi yerine getirmiş oluyordu. bir ülkede göz göre göre unutturulan bir ölüm operasyonunu anlatıyordu. umutlandım. bir gün birisi elbette diyarbakır cezaevi'ni de anlatacak bu topluma.

    sosyalizmi savundu diye öldürülenlerin hikayesidir bu film. başkalarının yaşam koşulları normalleşsin diye kendi hayatlarından vazgeçenlerin hikayesi... tecrite, yalnızlığa, umutsuzluğa, hukuksuzluğa hapsedilenlerin hikayesidir. özgürlüğü kendi bedenlerine hapsedenlerin hikayesidir. o bedenler ki kefenleridir haksızlığa direnenlerin...anlatılmalıdır daha fazla, daha fazla izlenilmelidir. unutulmaya yüz tutmuş hemşince diliyle yakılmış bir ağıt eşliğinde hesap sorulmalıdır ölenler adına, her gün düşleriyle ölüp ölüp tekrar dirilenler adına...

    "eskiden ne güzel çalardın yusuf"
    4 ...
  2. 185.
  3. aslında şu 10 gün önceki sel felaketiyle geldiğini bağır çağır duyurmuştun ama ben bir türlü kabullenemedim. havaların düzeleceğini telkin ettim kendime. şu günlerde dışarı çıkmayı pek sevmesem de dışarıda havanın güneşli olması güzel birşeydi sanırım. ama ne yazık ki öğrendiğime göre bayram boyunca gözyaşlarını fazlasıyla akıtacakmışsın üstümüze. yok yok artık buralardasın galiba. zaten okullarda açılıyor. of...
    1 ...
  4. 184.
  5. 90 sonrasını arka planına alarak bir dönemin ironisini, acımasızlığını ve gerçekliğini ele alan bir filmdir. filmde yakın tarih hem belgeleniyor hem de eleştirel bir süzgeçten geçiriliyor.
    1 ...
  6. 183.
  7. '..her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına..' adanmış,Onur Saylak'ın başrolünü oynadığı,senaryo ve yönetmenliği Özcan Alper'e ait,inanılmaz Karadeniz manzaraları ve insanın içine işleyen ağıtı ile unutulmaz film..
    1 ...
  8. 182.
  9. izmir'e çok yakışan yakıştığı kadar da iç acıtan hatta güçlü rüzgarla beraber acıdan savrulmanı sağlayan, hayatımda hep ya çok mutlu olduğum yada bi boka tutamadığım ama hala en çok sevdiğim mevsim.
    2 ...
  10. 181.
  11. teoman mevsimi. ıslak, nemli, yağışlı havalarda açarsınız teomanın o hüzün veren şarkılarını, hem havayı solursunuz, hem geçmişte yaşadıklarınızı. hoşgeldin sonbahar.
    3 ...
  12. 180.
  13. eski sevgiliye sarılıp yürüdüğün günleri hatırlatan mevsimdir.
    3 ...
  14. 179.
  15. izmir'e geldiğini gün itibariyle belli eden mevsim.
    2 ...
  16. 178.
  17. başlangıçların mevsimidir.

    - okullar başlar. beraberinde sınavlar başlar.
    - yaz aşkları biter. yeni aşklar başlar.*
    - hüzün etrafınızı sarmaya başlar.
    - yağmurlar başlar.
    - havalar soğumaya başlar.
    - yapraklar dökülmeye başlar.
    - günler iyice kısalmaya başlar.
    - geceler uzamaya başlar.
    - renkler değişmeye başlar.

    - eskiyen her şey yenilenmek için ölmeye başlar.

    belki de tüm bu başlangıçlardan dolayı insan sonbaharda huzursuz olur biraz. bu kadar değişikliğe ayak uydurmak zorunda kalan insan yorulmaya başlar. ama sonbahar sevilir. çünkü başlayan yağmurların kime ne getireceği belli değildir. tıpkı çok sevdiğim birinin dediği gibi "ne malum yüzüne düşen yağmurun, benim gözümden buharlaşmadığı?" değil mi...
    3 ...
  18. 177.
  19. huzursuzluğun mevsimidir. nefret ettirendir.
    1 ...
  20. 176.
  21. ayça zeynep aydın'ın varlığı sonucu izlemeye başladığım star tv de yayınlanan dizinin ismi..
    1 ...
  22. 175.
  23. 174.
  24. sadelikle mükemmelliğin yakalanması her zaman çok zor olmuştur. özcan alper bunu başarmış. aslında türk sineması ekol olmak istiyorsa belli ki bu yoldan gitmelidir. çünkü baya becermeye başladı yönetmenlerimiz. yusuf'un sonunu bildiğimiz hikayesi, artvin ve sonbaharın harika uyumuyla yakalanmış şahane manzaralar, karadeniz'in doğasından gelen ve amatör oyunculara da yansımış samimiyet. tanıma gelirsek evet bu film türk sinemasının en iyi 5 filminden biri. dünya sinemasında da ilk yirmi filmden biri belki de. bunu söylemek için zaman gerekiyor.

    --spoiler--
    giriş sahnesi ve son sahne kesinlikle muhteşemdi. girişte filmin atmosferi amatör kamera, anonslar ve yusuf'u ilk tanıdığımız sahne ile belli edilmiş. son... aman allahım hem de nasıl son? fonda tulum eşliğinde bir ağıt, pencereden yaratılmış bir hapishane parmaklığı ve uzaktan görülen cenaze. yakından tanık olmuyoruz cenazeye. filmin tamamında yusuf'a çok yakından yaklaşamadığımız gibi sonunda da aynı sadelikle ve biraz tüyler diken diken belki de yaşlar akmaya yaklaşmışken yine çok yakınlaşamıyoruz. aslında yusuf'un da sıkıntısı bu biraz. kendisine pek yaklaşamıyor, kimseyle konuşmadığı gibi kendiyle de pek konuşmuyor. akışına bırakmış. filmdeki doğal akış yusuf'un ruh halini yansıtıyor aslında bir anlamda. aslında yusuf'un matematik bilgisini de dikkate alırsak delilik ile dahilik arasındaki ince çizgide olduğunu da söyleyebiliriz.
    --spoiler--

    vesselam sinemaya ihanet etmeyin bu filmi izleyin.
    1 ...
  25. 173.
  26. eylül ekim kasım aylarını kapsayan yazı aratıp kışa biraz daha uzak durmamızı sağlayan mevsim...
    1 ...
  27. 172.
  28. başrolünü Onur Saylak'ın oynadığı pekçok ödül olmuş bir yerli sinema filminin adıdır.
    1 ...
  29. 171.
  30. anafikri sanırım; üniversitede sosyalist gezenin 40' ına varmadan ince hastlaıktan öleceği olan güzel, değişik, orjinal bir yapım.
    1 ...
  31. 170.
  32. sinemada kaçırdıktan sora dvd sini haftalarca aradım en sonunda buldum. bir cuma gecesi 3 duble rakıdan sonra saat 00:15 gibi izlemeye başladım. daha çok merak ettiğim tamamen bizim! oralarda çekilmiş bir filmde hangi tanıdık mekanlara rastlayacağım ve tabi filmde ufak bir rolü olan idris amcam dı. o coğrafya ya yabancı bir arkadaşım filmde yusuf ve annesinin hep lazca konuştuğunu söylemişti. ilk birkaç sahneden sonra o dilin hemşince olduğunu farkettim ve biraz garipsedim çünkü ilkokula kadar hopanın bir köyünde büyümüş biri olarak 3-5 kişi hariç kimsenin hemşince konuştuğuna tanık olmamıştım. tabi benim olmamış olmam orada yaşayan hemşinli nüfusunu 3ile 5 arasına indirgemiyordu. yusufun evinin bulunduğu yerin hopa da olmadığına net olarak kanaat getirmişken dvd nin ekstralarında o yerin çamlıhemşinde olduğunu öğrendim. filmi izlerken ''o anne var ki'' dedim evet vardı benim anneannem var işte dedim. e mikhail de vardı benim amcaoğlu işte bu dedim. e idris amca zaten idris amcaydı, yağmur zaten hep vardı ve o dalgalar da sahil yolunun koca koca kayalarını alıp götüren, insanı ürküten ama kendine de hayran bırakan dalgalar her sonbahar ve kış oradaydı. yusuf u bilemedim ama eminim o da vardı bir yerlerde.. film biterken tek isteğim arabaya öyle oldugum gibi binip doğruca karadenize sürmekti ama çapsız benliğim olsa olsa şile ye kadar götürürdü beni. vazgeçtim, vurdum kafayı yattım
    3 ...
  33. 169.
  34. aramaya inanmak.
    neden filmi diye yazıyorsunuz .
    (bkz: sonbahar)
    2 ...
  35. 168.
  36. tüylerimi diken diken eden son yıllarda izlediğim en güzel film.
    (bkz: hey gidi karadeniz)
    (bkz: megi kobaladze)
    (bkz: onur saylak)
    1 ...
  37. 167.
  38. arka fonda, ülkenin hiçbir zaman yüzleşemediği kara bir olay; karakterlerin hemen hepsinde yoğun ancak asla kasvetli olmayan bir karanlık ve hikayenin tam ortasında ölümüne yalnızlık, ağız dolusu hüzün ve destansı bir sessizlik.

    mükemmel bir ustalıkla kotarılmış ve harikulade bir atmosfer ile yoğrulmuş bir film sonbahar. özcan alper'in yüzakı, 2008'in son 10 gününde gösterime girip, yılın en iyi yerli filmi ünvanını layığıyla alan yedinci sanat güzellemesi.

    onur saylak, yusuf karakteri ile bambaşka bir dünyada oynuyor sanki. eka ile megi kobaladze hayata tutunmanın ve aşık olmanın tarifini adeta yeniden yazıyor. karadeniz'in azgın suları, tüm görkemiyle bu ikilinin sihirli oyununa arka fon oluşturuyor. bir yandan, yusuf ile eka'nın aşkını kamçılıyor azgın dalgalar, bir yandan yanan ateşi söndürüyorlar. yan karakterler, mikail ve yusuf'un annesi, filmin genel duruşunu son derece yerinde bir açı ile destekliyorlar. öyle ki, mikail'in yıllarca ölesiye bir rutin içinde yitip giden hayatı, yusuf'un annesinin medeniyetin hemen hiç uğramadığı dağ köyünde oğlunu muazzam bir vekar içinde karşılayıp, sarıp sarmalaması bizlere filmin asıl derdinin yalnızlık olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. yıllarca bir dağ köyünde tek başına yaşasa da, yıllarca hep aynı rutin içinde her gün aynı işi yapmaya çalışarak ömrünü çürütse de, onlarca insanla düşüp kalkıp, yaşamak için bedenini satsa da ve yıllarca demir parmaklıklar ardında gelmeyecek tatlı bir hayali beklese de yalnızdır insan. içerde de olsa, dışarda da kalsa. herşeyden önce, yalnızdır.

    herşeye rağmen, eksikleri yok mu bu filmin ? elbette var. misal, öyle çok öykünülecek bir hikayesi yok. hatta senaryo açısından zayıf bile sayılabilir. gelin görün ki, özcan alper, bu kısır senaryoyu, bu imkansızlıklarla dolu 99 dakikayı öylesine bir ustalıkla işlemiş ki, bir an olsun senaryo zayıflığı gözünüze batmıyor. öte yandan, temelde 2 toplamda 4 karakterden oluşan bu senaryoda, karakter örgüsü de öylesine yerli yerinde ki, film bittiğinde aklınıza kazınan en yalın gerçek yusuf ile eka'nın içinde bulunduğu ruh halinin açmazı ve imkansızlığı oluyor.

    bir derdi var bu filmin. en başta övgüyü hakeden yanı bu. anlatmak istediği bir hikaye var ve bunu görülmeye değer bir ustalıkla gerçekleştiriyor. eh, böyle olunca da, özcan alper, senenin en iyi filmini sihirli kadrajından bizlere sunuveriyor. bizlere ise, sadece bu muazzam filme kendimizi kaptırıp gitmek kalıyor.

    *
    2 ...
  39. 166.
  40. artvin'in muhteşem doğasıyla görselliği doruğa çıkarmış başarılı bir türk filmi.
    aldığı ödüllerle (altın koza: en iyi film, tüflis flm festivali:gümüş prometus ödülü, med film festivali: özel mansiyon ödülü, locarno film festivali: the arts&essay cicae, altın kaz film yarışması: gümüş kaz ödülü ve siyad ödülü, uluslararası avrasya film festivali:netpac jürisi ödülü ve ayrıa altın koza film festivali: en iyi yardımcı kadın ve jüri özel ödülü) başarısını kanıtlamıştır şahsımca.
    1 ...
  41. 165.
  42. mor ve ötesi'nin başıbozuk albümünden güzel bir şarkı.
    1 ...
  43. 164.
  44. 163.
  45. Türk sinema tarihinin en iyi 3-5 filminden biridir, belki de çok çok daha fazlasıdır.
    1 ...
  46. 162.
  47. 22 Şubat Pazar akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonunda yapılan 41. Siyad Sinema Yazarları Ödülleri Töreninde, Özcan Alperin yönettiği ''Sonbahar'' En iyi Film, En iyi Erkek Oyuncu En iyi Senaryo ve En iyi Görüntü Yönetmeni olmak üzere toplam dört dalda ödüle layık görüldü.
    kesinlikle izlenilmesi gereken bir film.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük