Çok çabuk gelmiyor ama çok çabuk terkediyor bizi sonbahar.dertleşmek istediğimizde olmuyor yanımızda yolda yürüken hafif rüzgarını estirmiyor bize.Özlüyoruz onu ama gideli daha yeni oldu.
Kuşların yavaş yavaş göçüp gittiği mevsimdir. Kuşlara uymayan insanlar ise yalnızlığın mevsimidir. Anların mevsimidir bir an' vardır ki aşkların en güzeli sonbahar' da yaşanır. Yalnızlığın en derini de.
cem adrianın muhteşem,yağmurlu havalarda dinlenebilesi şarkısı.
sözleri;
düştü elleri içimdeki boşluğa,
su titredi yaprak oynadı dalında,
kesti elimi yüzündeki kirpiği,
kalbimde bir çiçek açtı.
bir rüya olmalı gördüğüm..
gördüğüm bir rüya olmalı..
belkide belkide hiç uyanmamalı.
sonbahar sonbahar olmalı.
sebebi sebebi sonbahar,
sonbahar sonbahar...
korkmuyorum hiç!
başla hadi sar karanlığınla beni.
al ellerine hadi.
sar bir kere sar bir kere...
başla...
hadi vur yalnızlığınla beni yerden yere
hadi vur bir kere vur bir kere
başla ...
yıka yağmurlarında beni
ıslat yine ıslat yine hadi
aaağlat..
kaybet kaldırımlarında beni
yürüt yine üşüt yine
korkmuyorum korkmuyorum..
insanın içindeki yalnızlığa arkadaşlık eden koca bir 3 aydır.insanın kendine dönüşünün mevsimidir.sessizliğin,yalnızlığın hüznün temsilcisidir aynı zamanda.
hazandır. hüzündür. yağmurdan ziyade çamurdur. ağaçtan ziyade kurumuş yapraktır. ölümden öte ölümden ziyade sarı bir mevsimdir. yaş ilerledikçe değeri daha iyi anlaşılandır. ama aslen, ekimdir.
bir de:
son yıllarda izlediğim en muhteşem türk filmidir. muhteşem onun için az biledir.
"..siyasetten bahsederken slogan atmayan, ölümden bahsederken ağlamayan, yalnızlıktan bahsederken umutsuzluğa kapılmayan bir film bu. 'ya öyle ya böyle' keskinliğinden uzak duran, 'hem öyle hem böyle' deyip farklı duruşlara, 'öyle ama böyle' deyip soru işaretlerine kapı aralayan bir film..Karanlık olmadan hüzünlü. yenilmeden yorgun.."
kaynak : sinema dergisi, aralık 08, sayfa :56 - Uygar Şirin
izlenilmesi gereken özcan alper filmi. film kimilerine sıkıcı gelebilir. yavaş ilerliyor gibi görünsede her karedeki sessizlik anlarını, izleyicinin yorumuna ve duygularına bırakmış gibi. hayata dönüş operasyonundan, sosyalizme, aşka, arkadaşlığa, anne sevgisine kadar bir çok duyguyu yalın bir şekilde hiç göze batmadan anlatıyor.
filmdeki görsellik bile izlenilmesi için yeterli bir sebep. nasıl bir şehirmiş artvin gidip yaşamak istiyor insan.
'' her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına'' sözüyle bitiyor film öylece kalakalıyor insan.
Yusuf ve eka.
Birinin idealleri digerinin üzerine devrilmesi ile tanışa gelmiş iki genc insanın hikayesi bu film.Filmin güzelliklerden bahsetmek istemiyorum.izleyenler bunları kendileri keşfetmeli.Sadece icimde burukluk ve sırtımında bir yük vardı film bittiginde.Filmin son sahnesinde agladım.Annesi pencereden bakarken ben aglıyordum.
geldin dimi yine... günü erkenden kesmelerin mi desem, sabah kalkıp işe giderken soğunu yüzüne haince çarpman mı desem? hangisi seni daha çok kötüleyebilir acaba... veya otobüs beklerken ıslanmaktan sıçana dönmüş insan manzalarını mı?
nedendir bilinmez hiç bi zaman seni çok sevemedim be karanlık mevsim... hep okulun başlangıcını hatırlattın bana mesela sabah erken kalkmayı, üstüne iki paça bir şey giyinmeyi değilde kat kat giyinmeyi öğrettin kıçımız donmasın diye... kısacası rahatımı bozdun hep. ama nerden bileyim ki bütün bunlar olmasa okul açıldığı zaman yeni aşklarıma yelken tutamaycağımı veya ben kat akt giyinirken fakirin fukaranın hala iki parça giysi ile dımdızlak ıslanacağını...
sevmesemde seni bana hep kötülükleri öğrettin hep iyiye giden yolum usen çizdin...