Tanrı yok diye fısıldayınca kulağına
Akarsularla ters düştüm ister istemez
Penceresi açık kalsın diye yakardım kulübemin
Benzetmesin biri gökkuşağını ruj lekesine...
Sen de kapısını sımsıkı kapatanlardansan boş ver
Nasılsa rüzgâr üfler özlediğim soluğu suratıma
Bulutları eritip yüzlerce mum yaparım
Bir duvara kondururum içimde serpilen öpücüğü...
Sağ kolum özlemesin artık sol elimi
Dudaklarımın kimin ayakları altında patladığı ne fark eder?
Ya da bir kolyeyi hangi kadının yüzüne fırlatacağım
Bak, bir tükürük sağanağı halinde vuruyor yağmur...
Çoktandır unuttum sıcaklığını gözyaşlarımın
Kim bilir ne zaman incittim son defa kelebeği
Sayısız pantolonum oldu artık benim de
Fafat hâlâ iki bacağım var!