ideolojik-teorik boyutu retorikle sınırlı kalan organik aydının içinde bulunduğu düzeni meşru kılmaya yönelik adımlarıdır. sömürü en basit anlamıyla, haksız olanı elde etmektir. buna karşılık bu aydın türü her cinsten insan içinden çıkabildiği gibi kuramsal bakımdan tam bir hayalkırıklığı yaşatacak bilgi birikimine sahiptir.
toplumsal sistemlerde sınıfsal savaşımın arttığı, buna bağlı olarak gelişmekte olan bir ülkede egemenlerin doğası gereği işbirlikçi oluşu nedeniyle toplumsal alandaki tek meşruiyet kaynağı yalandır. bu sömürü düzenine karşı yükselen bilinçli karşıtlıkları törpüleyecek olan saldırının ideolojik boyutunu sahiplenir. fiziksel boyutunu ise birilerinin tetikçiliğini yapan çetecilerdir, faşistlerdir. onları derin bir şekilde tartışmaya gerek yok, henüz kendisi aydının ulaştığı safsata gücüne sahip olmadığı için mekanik tepkilerin sahibi kişiliktir kendisi.
anlaşılması gereken bir şey var: bir ulus eğer sınıflı bir toplumdaysa katmanlardan oluşur. bu katmanların çıkarları ise birbirlerine göre değişir ve zamanla ana çelişkileri meydana getirir. fakat sömürü düzenini meşrulaştırmaya çalışan bu organik aydın- ki aslında iğrenç ve yüzsüz bir çıkarcılığın eşindiğindedir kendisi ama bunu göremez; çünkü aklı bulanmıştır sığ sularda- söylemleri bakımından zayıf bir noktada durmaktadır. peki kendini böylesine maruru kılan şey nedir? sömürünün tam kendisi, bu düzenle olan karşılıklı ilişkisi.
bu beylerin/hanımların temelleri zayıf ve akıl dışı bir biçimde inşa ettikleri düşünce sistemi çürümüştür. kendi içinde sıkışan düzen kendilerini ancak bir paçavra gibi kullanacaktır onları sonra ise kullanılmış beyinlerini kenara çekecektir. bu düzenin her şeyi var, bizlerin ise yalnızca kolları ve aklı. bakalım hangimiz kazanacak?