şarabın bekledikçe güzelleştiği gibi, bazı şarkıların da, dinlendikçe güzelleştiği, yok yok bu ilk dinlendiğinde de olağan üstüydü, insanı eskilere alıp götüren, muhteşem şarkı.
sana sık sık hikayeler anlattım
bir serserinin hayatını nasıl yaşadığıma dair
elini tutup sana şarkılar söyleyeceğim günü bekleyerek
sonra belki bana
"gel yanıma uzan ve beni sev" diyecektin
ve ben tabii ki yanında kalacaktım
ama giderek yaşlandığımı hissediyorum
ve söylediğim şarkılar
uzaklarda yankılanıyor
tıpkı dönüp duran
bir yeldeğirmeninin sesi gibi
sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olarak kalacağım
çok zamanlar bir yolcu oldum
yeni bir şeyler aradım
eskinin günlerinde
soğuk gecelerde
sensiz dolandım durdum
ama o günlerde
gözlerimin seni yanımda dururken gördüğünü düşündüm
körlük kafa karıştırsa da
senin orada olmadığını gösteriyor
artık giderek yaşlandığımı hissediyorum
ve söylediğim şarkılar
uzaklarda yankılanıyor
tıpkı dönüp duran
bir yeldeğirmeninin sesi gibi
sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olarak kalacağım
deep purple şarkısı.
bu kadar kısa tanımlamak en kolayı aslında bu şarkıyı ya da çok sevilen harika bir şarkı demek. ama bu biraz acımasızca oluyor bu şarkıyla ilgili olarak. bu şarkı belki de dünya'da yaratılmış en güzel sanat eseridir. bu sebeple daha derin tahlil yapılması tarafımca zorunlu hale gelmiştir.
sondan başlayalım:
"sanırım ben hep
bir ganimet avcısı olacağım.. "
ilginç bir çeviri hatası. fortune kelimesini ganimet diye çeviren zihniyeti kınıyorum. türkçe'deki karşılığı fırsat,şans, ganimet olabilir. ama bu şarkıda değil.
doğru çevirinin
"sanırım ben hep
umudun askeri olacağım..." olmalı. neden mi?
now i feel i'm growing older
and the songs that i have sung
echo in the distance
like the sound
of a windmill goin' 'round
bu dizeler çeviri hatasından önceki dizeler. bu arada dikkatimizi çekmesi gereken bir kelime var: "windmill". bildiğimiz yel değirmeni işte. düşünün biraz yel değirmeni sesini sürekli duyan bir edebiyat kahramanı düşünün. ya da ben söyleyeyim: don küşot. aydınlıklar için yel değirmenleriyle savaşan yarım akıllı şövalye. "umudun askeri"dir don küşot. aydınlanmak için sabırla ve büyük bir umutla değirmenlerle savaşan şövalye. her seferinde gitmek zorunda kalmış bir şövalye. bir başına kalmayı öğrenen bir şövalye. şarkı da buna atıf yapıyor aslında. yani şarkının adı umudun askeridir. bahsettiği hikayeler de bunlardır.
devamla david coverdale belki ilk kez kullanıyor drifter kelimesini bir şarkıda. zaten oldukça genç bu şarkının sözlerini yazarken. belki de ilk şarkısı. ve kendine ilk defa "drifter" diyor. bu entry'de bahsi geçen şarkılarda da değiniyor daha sonra (#1617902).
hava yağmurluysa ve evinizde de iyi bir ses sistemi de varsa sıkı bi kahveniz yada içkinizden yudumlayarak dinlersiniz dinlerken uzaklara dalarsınız sarkı bitince tekrar baslatırsınız ve boylece uzar gider.
eve gelmişsindir. yorgunsun ama çok. kafanın içinde -hepsi özel ilgi isteyen- bin tane düşünce(daha ziyade sorun) dönüyor. düşündükçe içini sıkıntı basıyor. uzandığın koltukta uyuya kalmayı ve kafanın içindeki sorunların seni terk ettiği bi cuma akşamına uyanmayı istiyorsun. işte tam o anda dinlenmesi gereken şarkı budur. anlam veremediğim bi rahatlama yaşatır. sözlerinden ziyade müziğidir iyi gelen. hatta öyle bi şarkı ki "müzik ruhun gıdasıdır" sözündeki müzik işte budur!