sobalı evde oturmak eylemini icra eden ya da en basidinden, bir süreliğine sobalı bir evde, köyde kalan kimsenin başına gelebilecek talihsiz olay. birkaç sene önce sözlükte böyle bir entry rahatlıkla girilebilirdi. şimdi "olm öyle bir şey olmaz, espri yani bu, anladın mı?" diye belirtme ihtiyacı hissediyorum. eskiden buralar dutluktu zaten hep.
hah, olaya dönersek. sobanın bulunduğu odada bunalmak ve evin buz kesmiş diğer bölümlerine gitmek, "oh be var mı soğuk gibisi? o ne öyle hamam gibi, çok sıcak oldu anasını satayım!" demek ve sonunda tatlı bir uykuya dalmak, bir daha da uyanmamaktır. sobalı evin en kötü özelliği benim gözümde sıcak-soğuk dengesinin ayarlanamamasıdır. yani bir oda hep çok sıcaktır; soba deaktive edildiğinde(he, ben sobalı evde oturuyorum ama 8 yıldır forumlarda yazıyorum, aktivasyon, deaktivasyon, mail falan bilirim hep öyle) de buz gibidir. bir şey yapmak için sobalı odayı terk etmeniz gerektiğinde, hipotermiden ölmeniz olasıdır.
çok fena bir şey bu. sabah duş aldıktan sonra aklıma geldi. "ulan şimdi sobalı evde oturduğunu düşün meister. nasılsa iki adım yer deyip banyoya bornoz almadan geliyorsun, 2 odayı donsuz koşuyorsun. kaloriferli evde oturacak paranız olmasaydı böyle yapabilir miydin ha, pezevenk? üşümez miydin eşoleşşek? seni lanet olası pislik!" dedim.
sonra bornozumun banyoda, yerde olduğunu fark ettim. kurulanıp bornozumu giydim, havlumu kafama attım, her odasında kalorifer olan(tuvalette yok yav) kiralık dairenin "çocuk odası" "part"ına(ehueuh) yol aldım ve sobalı evde yapamayacağım bir şeyi yaptım: kalorifere götü dayadım. oooh mis.
ha sobalı evde yaşadığım, yaşayabileceğim maceraları kaloriferli evde asla yaşayamam. o tadı hiçbir yerde bulamam. kalorifer kestaneden, portakaldan, patatesten anlamaz. odun kesmek zordur ama eğlencelidir; kabanı giyip kova doldurmaya gitmek, karda göt üstü oturmadan yukarı çıkmayı başarmak, tekrar eve girip o odayı ısıtmanın sevincini yaşamak hazzı, hiçbir kaloriferden alınamaz. "ne abarttın lan, kova doldurup soba yakıyorsun, neyin sevinci bu?" diyebilirsiniz. ama demeyin lan. dünyaca meşhur bir yazar olsa dahi özgüven problemi yaşayacak bir arıza için 11-12 yaşında soba yakmak müthiş bir başarıdır.
olm düşünsene, bir sürü insan senin ateşe verdiğin sobayla(o zaman da holigandım, üzerine swansea, schalke yazardım kâğıtların; sobaya atardım yansın ibneler deyip) ısınıyor! sen hipotermiden ölüyorsun oda değiştirdiğinde ama onlar senin yaktığın sobayla ısınıyor, vücut ısılarını korumayı başarıyorlar! oley oley oley oley, şampiyon bristol! yenin lan bu akşam kûpere'yi! kuins paak rencıız.
ps: anneannemlerin evi sobalıydı, bu entryde bahsi geçenler orada deneyimlendi. hipotermiden ölmek haricinde.
ps2: fakiriz makiriz ama taş gibi bir apartmanda yaşıyoruz lan. ilkokul 3. sınıfta banyodan çıkıp ısınmaya çalışırken elektrikli sobaya götümü fazla dayayıp yakmıştım, onun haricinde o tip şeyler kullandığımızı dahi hatırlamıyorum; dünyanın ilk kaloriferi bizim evdeydi. biz hep kaloriferli evde yaşadık. yaaa.
ps3: anneannemlerde her sene 1-2 ay kalırım. eskiden annem çalışmıyordu, ben de okula gitmiyordum; o zaman öyle isterdim ki orada kalmayı, babam anneme "gidin orada kalın, gelmeyin bi' daha!" derdi. demiştir yani bence, ben olsam derim. düşünsene lan, oğlun 6 ayını anneannesinin evinde geçirmek istiyor, seni hiç özlemiyor falan. yani soba maceralarım çoktur. bir diğeri için, bagetleri kırıp sobada çatır çatır yakan dede. ya da öyle bir şey. buraya tıklayın, o başlığa gidersiniz zaten hehe.