sobanın yanıbaşında olanlar için artan sıcaklıkla birlikte bastıran o tatlı uykunun tadı hiçbir yerde yoktur üstelik sobanı üzerinde çaydanlık varsa çaydanlıktan gelen ıslık sesi de ninni olur bir yerde hani.
üstüne battaniyeni alırsın o sobanın dibine yatarsın, yada manavdan mantar alırsın, sobanın üstünde pişirirsin afiyetle yersin, kartopu oynarsın eldivenler sırılsıklam olur, onları sobada hızlıca kurutmak için üstüne koyarsın ve yakmadan buharı çıka çıka kurutursun büyük bir şevkle ve tekrar karla kaplı sokaklara dalarsın, kedi gelir tam altına yatar sobanın onu seversin, sobayı seversin. soba candır.
ekmeği sobada kızartıp üstüne zeytinyağı ve ya becel sürmek demektir.
banyodan çıktıktan sonra titreyek kedi gibi yanına kurulmak demektir.
okula gidileceği zaman yorganın içinden çıkamamak demektir.
kış günleri babayı şapkalı, montlu sobayı doldurmaya gittiğini görmek demektir.
en az bi defa sobaya elini kolunu hatta suratını yapıştırarak yanmak demektir.
fakirin acıtasyon malzemesi haline gelmiş acı gerçek. aslında acı değil böyle acındırmaları acı. yoksa sobası bile olmayan evde büyüyenler varken sobalı lüks bile.
Bundan 25-30 sene önce muhtemelen herkesin kullandığı ısınma şekliydi soba.Karşı apartmanımız kaloriferli idi ve ben hayret ederdim bu duruma.
Sobalı evde büyümek;
Sabah, annenin herkesten 1 saat önce kalkıp sobayı tutuşturmaya çalışması ve akşam yemeten sonra anne ve babanın apartman kömürlüğüne inip ertesi gün için kömür kırıp eve taşıması demektir.
Sobalı evde büyümek,gece su içmek için bile yorgan altından çıkmak istememektir.
Her çamaşır gününde soba etrafına çorap ve iç çamaşırların kuruması için dizilmesi demektir.
Ve her baca bakımı yapılırken evin içinin is basmasıdır.Arada bir bacanın tıkanıp evin içini duman basması demektir.
Aynı zamanda haftasonları soba üzerinde kızarmaya başlayan mis gibi ekmek kokusudur,üzerinde kızaran mis gibi kestanedir.
Ama ne kadar keyifli olursa olsun zordur,sıkıntılıdır.