masumiyet zamanlarımıza dönüştür o. kimimiz soba yanında leğende banyo yapardı, kimimiz kalıp sabunu kafamıza yediğimiz bir banyo sonrası havluya sarılıp o sobaya sırnaşırdık. güzel günlerdi. şimdi telefonlarımız akıllı, kombilerimiz var bakım yaptırmazsak bizi öldüren. arabalarımız var kullanmadığımız türlü özelliklere sahip.
ama soba yok. o sıcaklık yok. o iletişim yok. o samimiyet de yok. yok oğlu yok. teknoloji çok iyi. akıllı telefonlar sesli komutla bile hayatımızı kurtarabiliyor. ama insan o samimiyeti de arıyor be. ben şu yaşıma geldim sobalı evin (her anlamda) sıcaklığını yaşayamadım. hep ararım. ki 3 kere karbonmonoksit zehirlenmesi yaşadım. düşün artık. öldürmeyen allah öldürmüyor.*
Mutluluktur, huzurdur. Sobanın sıcağı sırtına vurur hafiften yakar kemiklerine işler ya. Başını tavana kaldırdığında sobanın içinden yansıyan sarımsı turuncumsu rengi görürsün. Odun çıtırtısı eşliğinde. Güzeldir.
duygulandım harbiden yahu ne güzel günlerdi. sobadan gelen çıtırtıların insana verdiği huzur. o sobanın üstünde kaynayan çayın çıkardığı ses ne güzel bir çocukluk geçirmişim diyorum. fakat bir kere sobaya fazla yaklaşmışım omuzumu yakmıştım.