öncelikle bu yazımı tamamen kişisel gözlerim dahilinde yazacağım. istediğiniz kadar eksi ve ya artı oylayabilirsiniz önemli değil.
Din aydınlanma devrinden beri sadece insanın özelinde olması gerektiği savunulan bir olgu. bu olguyu bireyin özneline indirmek daha doğrusu sadece birey özelinde yaşama sahası tanınması maalesef yobazlıktan başka bir şey değil.
şimdi düşünmek lazım, din ne için var? Tabi ki insanların yaşamını belli bir düzene sokmak, onları daha iyi bir insan yapmak için.
peki devlet ne için var? Koyduğu kurallar bütününü ( biz buna anayasa deriz ) uygulamak için. peki bu yasalar bütünü nedir? Kısaca kişinin hayatını düzenleyen, kötü şeyleri yapmaktan caydırıcı cezalarla engelleyen bir sistemdir.
görüldüğü üzere dinde, anayasada kişinin hayatını düzenleyen kanunlar bütünüdür. Peki din ile siyaset ve ya din ile yasalar tamamen ayrı durabilir mi? Bu sorunun cevabı aslında basit. Hayır! Neden biliyor musunuz? Dinin haram olarak addettiği şeyi yasalar haram olarak addetmez. yasa için doğru olan bir şey o dine inanlar için yanlış olabilir.
konuyu dağıtmadan dinin neden bu kadar siyasetle iç içe olduğuna değinmek gerek. Din toplum nezdinde çok kuvvetli bir güç teşkil eder hatta çoğu insan çoğu kararını dini hassasiyetlerine göre alır. devleti yönetmeye talip güçler de dinin bireyler doğal olarak toplum üzerinde etkisini bildikleri için kendi çıkarları nezdinde dini hassasiyetleri bazen ön plana çıkartarak din vasıtasıyla yönetimi ellerine alırlar. Tabi bir gücü kullanmak isteyecek tek bir siyasi hareket yoktur ama her zaman en iyi kullanabilen her zaman başarılı olur.
son olarak yazımı italyan rahip Giordano Bruno'nun bir sözü ile bitirmek istiyorum.
"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar."