çocukluktan bu yana henüz anlamını tam olarak kavrayamadığımız bir kavramdır. bununla ilgili çok güzel bir fıkra vardır hemen size nakşedeyim.
ali 3. sınıfa giden zeki bir çocuktur. bir gün öğretmeni aliye siyaset ne diye sorar ali düşünür cevap veremez eve gider kitaplara bakar bir şey anlamaz babasına sorar babsı düşünür uygun yolla oğluna anlatır.
baba: bu evde parayı kim getirir.
çocuk: sen
baba: ben kapitalist rejimim, ve parayı alıp bizim hitiyaçlarımızı karşılayan kim?
çocuk: annem
baba: o da hükümettir, peki kardeşinle kim ilgileniyor?
çocuk: dadım
baba: dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman
ali her şeyi not alıp uyur.gece seslerle uyanır kardeşinin ağladığını görür, kardeşi altını pisletmiştir, annesini uyandırmaya çalışır ama annesi uyanmaz. salona gelir ve babasıyla dadıdını uygunsuz bir halde gören ali şunları söyler.
çocuk: kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek bok içinde halk ne yapsın.
filozof denilen bilirkişi, büyücü ve bilumum geleceğe yönverme yetisine sahip insanlar tarafından, komünizm, kapitalizm, liberalizm, anarşizm gibi araçlarla hayatımıza sokulan zırvalıktır siyaset.
filozof denilen bilirkişi, büyücü ve bilumum geleceğe yönverme yetisine sahip insanlar siiyaset felsefesini, marksizim gibi nihilizm gibi yaklaşımları temellendirirken eminim ki kafalarında yatan tek düşünce:
''ulan öyle düşünce sistemleri geliştirelim ki bu anasınıs attımının insan nesli yüzbinlerce yıl sonrasında bile bu görüşler için kendilerini parçalayıp hayatlarını buna göre ister istemez şekillendirsinler''
ve nitekim öyle de olmuştur bu anasını sattımının filozoflarının kakasına, şimdilerde sağcılıktı solculuktu, demokrasiydi, haklı savaştı, haksız savaştı, laiklikti, insan haklarıydı.. işte bu kavramların bokuna sokakta insanlar ölmektedir. bilim denilen zırvalık da tıpkı siyasi ve sosyolojik bu yaklaşımlar gibi aslında insanların hayatını kolaylaştırmak için üretilmiştir hesapta. fakat atom bombasıydı, savaş teknolojisiydi, konvansiyonel silahlardı, petroldü, nükleer teknolojiydi internetti, youtubetu, sürekli sorun yaratmakta, bizim olan şeyler zamanla bize karşı gelmektedir.
bu entryye başlamadan önce konunun buralara geleceğini tahmin etmemiştim, keşke anarşizm başlığında olsaydınız şu an.
herneyse sevgili ipek böceklerim, işte bu ideolojiler, kavramlar, yaklaşımlar ve dünyanın her nasıl bir olasılık sonucu ya da adem ve havva sayesinde oluşumundan beri insan denilen o dünyanın hakimi olduğu varsayılan yaratığın beynini kemirmektedir. kimi dönemler kemirilen beyinler neticesinde kemirilen şey birilerinin demokrasi getirme dangalozluğu neticesinde kopan kollara yırtılan boğazlara joplar sokulan popişlere dönmektedir.
gördüğümüz üzere düzen adına gerçekleştirilen her girişim daha düzenliden ziyade daha vandal* bir yaşam getirmektedir bize. işte anarşizm görüşü tam da bu durumda ortaya çıkar. artık düzen oluşturmaya değil, düzen adına girişilen saçmalıklardan vaz geçip insanların birer seçmen, birer müşteri, birer tabaka, işçi sınıfı, egemen sınıf, emek arzı ya da talepçiden ziyade, insan, yalnızca insanlık kimlikleriyle, kendi benlikleriyle yaşayabilecekleri bir anarşizm için uğraşılmalıdır. burda anarşizmden kastettiğim herkesin elinde bir megafonve ben özgürüm diye haykırarak sokakları talan ettiği bir ortam değildir, yeni bir anarşizmdir, bir neoanarşizm, neo anarchy, bir reanarchy`dir.
şaka maka,yukarı doğru baktığımda fark etim ki ne güzel de kurtarmışım memleketleri. yakında su savaşları falan olacak diyorlar şimdiki petrol savaşları paralelinde. bu durum gerçekleştiğinde entrymi tekrar güncelleyeceğimi belirtir, buraya kadar bana sabrettiğiniz için teşekkür ederim.
türkiye' de duygu sömürüsü ve din piyasacılığı şeklinde gelişme gösteren ve maalesef ''bilinmeyen'' bir şeydir. kimse bu ülkede bunu yapmayı bilmemekte, üstelik öğrenmemektedir de. iki kolona oturur;
-dini ''ühü''cülük,
-''devir kapitalizm devri'' inandırması, asimilasyonu...
(bkz: akp)
kokuşmuşluğun, adam kayırmacılığın, bol keseden sallayıp halkı kandırmanın, din sömürücülüğünün, statüko savunuculuğunun, kadrolaşmanın, ayrımlaştırmanın, kutuplaştırmanın 26-45 doğu boylamları ile 36-42 kuzey enlemleri arasındaki adıdır.
yalanları en iyi pazarlama bilimidir. siyaset yapmak için bilgi birikimine veya üstün zekaya ihtiyaç yoktur. insanları, kitleleri, toplumları en iyi kandırabilen kişi en iyi siyasetçi ve en başarılı insan olarak algılanır ,ki bu zaten kandırılan toplumun bakış açısıdır. yani bir toplum bir sisayetçinin yalanlarına inanmış ve onu üstün biri olarak kabul etmiş ise, burada hiçbir mantık hatası gözetilmemelidir.
insan hep daha iyi yaşamayı, daha rahat düşünmeyi, daha bağımsız olmayı ister. insanın doğasında vardır bu, ilk yaratıldığından beri içinde bu hırsı duymuştur. bu hırs kimi zaman ortaya çıkar, kimi zaman kendini gösteremez. ama gariptir ki, kişi bu hırsı kendisi için hissederse bencil, yüzeysel; ailesi, başkaları veya tüm insanlık için hissederse iyi kalpli olur. o zaman bu hırs günlük yaşam hırslarından ayrılır; en derin ve en büyük olmasa da en yüce olan bilgeliğin temelini oluşturur.
başkalarının, özellikle tüm insanların iyiliğini isteyen insanlar, bunun için çalışırlar. "istemek, istiyorum demek değil, harekete geçmektir." demiş maurrois. insanlar bu yüzden siyaset gibi bir kavramı yaratmışlar.
siyaset, türk dil kurumu'nca "devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış" olarak tanımlanıyor. Yani siyaset toplumdaki tüm çıkarları uzlaştırmak, toplumu huzur ve düzen içinde tutmaktır. insanlar her konuda olduğu gibi siyasette de farklı fikirlere sahiptir. kimileri eşitliği temel alır, kimileri dini, kimileri tarihini, kimileri geleneğini... kimileri yalnızca iyi gitmeyen düzene başkaldırır. ama siyaset sadece devlet yönetiminde kalmaz, belki somut biçimde orayı ilgilendirir ama siyaset insanın tüm düşüncelerinde vardır. zaten insan bir bütündür, belki belli anlarda farklı duygular hissedebilir ama aklı her zaman mantığa göre işler.
geştaltçı yaklaşıma göre de bir problemin çözümünde edinilen ilke, diğer problemlere kolayca uygulanabilir. yani kişi toplumsal sorunları çözmek için bir siyasi görüş edinmişse, onun temelindeki ilke diğer problemlerin çözümü için de kişinin ilk tercihi olacaktır.
siyaset boş iş deyip geçilecek bir şey değildir. ben de isterdim böyle şeylere ihtiyacımız olmamasını, ama var.
gerçek anlamından sıyrılarak iktidar olma için yapılan süreç ve uğraş gibi bir anlam kazanmıştır.
ülkemizin geri kalma nedenlerinden biridir.
ülkemizde herkes siyasetçi adayı olarak doğar ve bir şekilde siyasetle uğraşır. veterinerinden fizik profesörüne, üniversite öğrencisinden ev kadınına herkes siyasetle ilgilidir.
ayak burnunu görmekte zorlanan bir teyze ya da amcaya siyaset sorun edecek bir kamyon laf bulur.
ülkemizde gerçek uğraşın unutulmasına, kutuplaşmaya neden olan etkenlerden biridir. zengin olma yollarından biridir.
eşinin doğum tarihini bilmeyen yurdum insanı en marjinal partinin tüm siyasi kadrosunu bilir.
sloganla düşünen üniversite öğrencisi sonradan kendisinin de güldüğü bir sürü siyasi abur cubur konuşur gün 24 saat.
vaad eden siyasetçiden çok yapan mühendise, üreten yazara, işini doğru yapan esnafa, çiftçiye ihiyacımız var diye düşünüyorum.
siyasetle daha az ilgili bir üniversite, memur ve toplum güzelliğin habercisi olacaktır.