halklar insanlardan oluşur. ve insanlar kendilerini en çok suistimal edenin yolundan giderler. ona tapma eğilimi gösterirler. bunun izdüşümünü de en çok siyasette görürüz. özellikle az gelişmiş ve düşünmeyi rafa kaldıran toplumlarda bu esastır. eğitimli toplumlar da kapitalistlerin ve faşistlerin koruyucusudurlar fakat bunda çıkarları çerçevesinde bilinçlidirler. bunu din, dil, ırk, mezhep gibi vasıfları, daha doğrusu insanlıkları sömürüldükleri için yapmazlar. her yönüyle bölünmeye açık, az gelişmiş ve eğitimsizlikte bu kadar ısrarlı bir toplumun ta menderes zamanından sömürülmesi ve satılması enteresan değildir. bunun izlerini kore'de de görebilirsiniz, dünya'da emperyalistlerin savaş çıkardığı başka bir üçüncü dünya ülkesinde de. ama bu demokrasidir ve halkın tercihidir. gelgelelim her rejim gibi demokrasinin de sökükleri vardır ama yamaları yoktur.
insanın insanlığını keşfedişinden beridir keskin ağzı yukarı dönük çember şekilli giyotindir. en uçarı adamı da en yavşağını da en onurlusunu da onursuzunu da aynı şekle sokar - kendine benzetir.
2000'e kadar beni seçerseniz yol, su, elektrik, okul vb yaptıracağım söylemlerinden ibarettir.
Milenyumdan sonra halkım bunu yutmaz, benim milletimi kandıramazsın, sıkıyorsa erken seçime gel vb. söylemlerden ibarettir.
Türkiyenin gerçek objektif ve halkını seven parada gözü olmayan dürüst bir siyasetçiye, başkana ihtiyacı var. bunu Atatürkten başka kimse başaramamıştır. ben siyasetçi olursam eminim ki ben içeri alırlar.
geçen gün bülent arınç, kılıçdaroğlu'nun somali'ye gitmesi üzerine "kılıçdaroğlu'nu kutluyorum. ne kadar güzel fedakarlık. gözünün yaşını silmek ne kadar güzel. bu bizim milletimize hastır. osmanlı'da da, cumhuriyette de var." gibi övücü sözler etmişti.
arınç'ın geçmişinde bu tarz övücü laflar gayet azdır. genelde saldırı, çirkin, yakışıksız iddialar bulunur.
bugün de mehmet metiner komple * kasetinden sonra "entelektüel çıtası yüksek bir konuşma, seçmenle böyle bir konuşma yapılır mı?" demiş
demek ki bu işin içindeki herkes aslında doğruyu yanlışı ayırt edebiliyor. ne yanlış ne güzel biliyorlar. fakat o gün hatta o saat ne demeleri gerekiyorsa onu diyorlar.
e o zaman doğruyu konuşup da şu memleketi koltuk hırslarınız olmadan bir düze çıkarsanız ya. o zaman da kimse size ağzını açıp tek kelime etmez, oyunu da esirgemez. siz çirkinleştiğiniz için toplum da çirkinleşiyor. farkına varın artık. koltukları sikeyim size bir şey olmasın.
Her siyasi parti kendi yalanını yutarken ölür.
Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür.
Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur.
Dürüstlük, en iyi siyasettir.
siyaset bir kaç zavallı kelimenin açıklamasına sığınmış ve henüz ülkemizde layıkıyla yapılmayan ütobik bir kavramdır:"hayal ve umut ticareti" olarak da ifade edilebilen ve "aldığımız milyon dolarlar karnımızı doyurmaya bile yetmiyor" acıtasyonu ile zavallı halkı sömüren ensesi kalın belli kesimlerin sözlüğünde yer alan ve 21. yüzyılda dahi canım ülkemin henüz anlamını çözemediği ve "çok yabancı" olduğu bir kavramdır.
bdp'nin sözde vekillerinin açıklamalarını duydukça nefret ettiğim olgudur. ama insan siyasal hayvan işte. meclise bakınca çok hayvan olduğu da görülüyor.
hayatı yaşamaya ve anlamlandırmaya gelen insanların birbirine bok atmak için, hayatı karalamak için kullandığı kara kalemdir. ve işin ilginci, nice güzel insan buna kapılıp yok olur, insanca yaşamaya sebep varken.
ülkemiz anlayışına göre karşı tarafın sözüne "ters" düşecek söylemlerde bulunma yöntemidir. abartılır, ballandırılır, köpürtülür ve çamaşır suyuyla yıkanır. sonrasında "alın işte en iyisi bu" şeklinde ifadelerle halkın önüne sunulur.
eylem olarak kullanılacaksa ona yakışan en güzel kelime "yapmak"tır.
türkiye'de yapılamayandır. adamların 3, 5 tane argümanı var onun arkasına sıgınıyorlar ben çok iyi siyaset bilirim demiyorum ama bu sözlükte ve hayatta siyasetten anlamadıgı halde siyasete özgür argümanlarla konuşan insanların " bak ben siyaset konuşuyorum " havaları çekilir şey degil. anadan, babadan ocaktan arkadaştan ne ögrendiyse kalıplaşan cümlelerle siyaset yapan insanlar artık can sıkmaya başladı.
ülkenin, bugünü ve geleceği gibi önemli bir konuyu kapsamasına rağmen, türk halkı tarafından hiçbir zaman hakettiği saygıyı görememiş, geyik muhabbeti ya da futbol muhabbeti kadar baside indirgenmiş mevzu.
"-yeter siyaset muhabbeti kanka ya üf..."
gibi.
konuştuğu zaman memleket meselelerini halledebilen var mı ki, muhabbetin dozajı ayarlanıyor ?
mümtaz'er türköne'nin oldukça kapsamlı ve doyurucu çalışmasıdır.
türköne'yi zihniyeti, karakteri açısından zerre sevmiyorum. ancak "siyaset" adlı kitabı fevkalade olmuş.
çok iyi bir kaynak kitap olarak değerlendiriyorum. henüz tam inceleyemedim. sayfalarına uzun uzun göz gezdirdim. ancak bir uluslararası ilişkiler öğrencisi olarak çok işime yarayacağını düşünüyorum . siparişi verdik, bekliyoruz.
özellikle siyaset bilimi ve kamu yönetimi bölümündeki arkadaşların temin etmelerini tavsiye ederim.