marketten, pizzacıdan, burgerdan 200 metre ekstradan yol geldi diye siparişi teslim etmek üzere sevindirik bir ifadeyle kapıyı çalıp da bahşiş umuduyla acınası gözlerle göz teması kurmaya çalışan, hareketleri, hal ve tavırlarıyla henüz hak ettiğini düşündüğü bahşişi alamayıp da kıymetli gibi huzursuzlaşan sözde emekçiye esas hak ettiğini [aslında bambaşka bir şeyi hak ediyor ya, neyse] verme hali, nasihat ile onun vizyonsuz hayatına bir kapı açma durumu..
hayır bazen meydana bakarken gözüme takılıyor, oturduğum mahallenin sınırlarına erişti diye, statü kazandım hesabıyla nasıl mutlu şerefsiz, o servis motorunun üstünde iki elini bırakarak gitmeler mi dersin, motor giderken atlayıp koşup motorun önüne geçmek, yavaşlayıp tekrardan motora atlamalar mı dersin, sevinç yumağı olmuş, o derece huzurlu.. eve varıp da kapı zilini çaldığında bir anda küçük emrah modu aktive oluyor..
"buyrun efendim"ler mi dersiniz, "dışarısı da bugün epey sıcak imiş"ler mi dersiniz, "sipariş erken varsın diye asansörü beklemedim"ler mi dersiniz, türlü yalakalıklar.. hayır, "sus" diyip vericem 5 ytl, şaklabanlıklarına lüzum kalmayacak; olmuyor.. ben de bir yandan göt ediym diye düşünüyorum herhalde..
siparişi teslim aldıktan sonra istisnasız her seferinde alcu açık, duruyor zavallım karşımda.. işte o an "bak evladım, koşmuş terlemişsin" diyorum ben de.. "güneşe güvenme, bir rüzgar çıktı mı hasta olursun mazallah" diyorum, "asansör insan için, kullan" diyorum da kime diyorum.. o el hala dilenir vaziyette duruyor.. gurur da kalmamış hiç..
yanağına iki sevecen tokat atıyor, sigaramın külünü silkeliyorum eline gidiyor.. yani hemen de gitmiyor, suratına kapıyı çarptıktan bir 10 saniye sonra kendine gelip gidiyor, kapının gözünden izliyorum.. sanmıyorum, kafası daha önce bu kadar karışmış olsun; belki 7 kere 8 ilk sorulduğunda 1 sefer..