--spoiler--
bana göre gelmiş geçmiş en iyi şarkı. bana terapi gibi gelir, tüm sıkıntılarımı unuturum dinlediğimde. huzur verir, tatlı bir hüzün verir. bu şarkıya kusursuz demek kesinlikle bir abartı değildir.
şarkı demeye pek dilim varmayan bu şeyin 22.16'sında başlayan melodi, bana muhteşem ve hüzünlü bir aşk filminin final müziği gibi gelir hep. bu kadar huzur verip de bu kadar hüzün kokan çok fazla müzik olmasa gerek şu dünya üzerinde.
--spoiler--
ben bu şarkıyı her sene doğumgünümde bir kere dinlerim. insanın hayat treninin karanlık camından yansıyan anılarla dolu bir kaç dakika yaşarım. sonra kapatırım kendimi kesmemek için.
Syd için yazılmıştır. ve hatta grup kayıt sırasında syd'a dinletmiştir, syd ise 'sik gibi olmuş, çok demode artık bu tarz parçalar' demiştir -yani tam olarak öyle demese de öyle bi şey ima etmiştir- .
david gilmour zamanında uyuşturucu kullandıysa, bu şarkıyı bestelerken kullanmıştır.
zaten gilmour'un hazırladığı bölümleri attığınızda harika sözlerden başka müzikal pek bir şey kalmamaktadır.
zamanında pink floyd'un "gerçek şarkı" arayışları sonucunda bestelediğine inandığımdır.
sanki onlar "gerçek şarkı budur gençler" demiş, günümüze kadar gelen güzel şarkılar da bundan bozma, alıntılama şeylermiş gibi geliyor.
dünyanın en güzel şarkılarından biridir. neden? şöyle ki; bazı şarkılar vardır birkaç gün belki de birkaç hafta dinleyip bırakırsınız. ama shine on you crazy diamond öyle değildir. belki arada bir dinlemeyi kesebilirsiniz ama hayatınız boyunca sürekli dinleyebileceğiniz nadide eserlerdendir.
şimdi birisi size "yürrü be koçum kim tutar seni" demek istese ne der? "yürrü be koçum" der değil mi? pink floyd ve arkadaşları da bu işe niyetlenmiş, ancak ortaya çok acayip bir sürrealist eser çıkmış...
işte o yüzden pink floyd, pink floyd. "yürrü be koçum" demesi bile şaheser ötesi. ne içtiydiniz abiler bunu yazarken, kefir mi ayran mı ne?
adını koyamadığım. nasıl yapıldığına inanamadığım.
bir kitap biter, üzerine aylarca düşünürsün. peki bir şarkı, onu dinlemezken bile nasıl akıldan çıkmaz?
şu an için işyerinden en azında mental olarak uzaklaşmak adına sesi sonuna kadar acıp kulaklıkla dinlerken başlığına entry girdiğim parcadır.
insanı bir o kadar etkileyen, içindeki iç ruhunu karşısına alıp oğüt verircesine tokatlayan hislerin bir bütününü barındıran parça.
Sonsuz bir fırtınanın içindeydim. Rüzgar tenimi aşındırıyor, yağmur gözlerimi yakıyordu. Ellerim titriyor ve ayaklarım yeri deliyordu. Bedenim damarsız mermerden bir heykel gibi tepkisiz ve sabitti. Fakat ruhum, enerjim...
gözlerim açıldı aniden ve ruhum titredi. Yağmur dinmişti, gözlerim çok mutluydu. Ellerim birden kaşmir kumaşlarla buluştu zamanın küçüklüğünde. Tenimi hissedebiliyorum, hayat gibi mucizeviydi. Bedenim çatlattığı mermerin içinden çıkmıştı; o, karanlıktan kurtulmuş ışık tayfıydı.