"iyi ki bilmiyor kalabalıklar
yağmura bakmayı cam arkasından
insandan insana şükür ki fark var
birine cennetse birine zindan
iyi ki bilmiyor kalabalık"
"saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
sen kaç köşeli yıldızsın"
"artık inan bana muhacir kızı
dinle ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı her tarafımı
artik inan bana muhacir kızı"
yazar burda soğuk terden bahsediyor.
vücudun üşüdüğü ama terin yayıldığı.
üstad mazda marka arabasınının, mazda yazan kısmının başına - na eki ekleyerek ' namazda ' şekline dönüştürmüştür. bu nedenle bir modifiye ustasıdır ve hiç evlenmemiştir.
"
yankı yapan
mutlu kadın
muştu sana.
bir meleğin bir sözünden gebe kalan
mutlu kadın.
ayrılığın şiddetinden gebe kaldın.
aydınlığın artışından oldu isa.
artık çıkabilirsiniz temmuz öğlesine
ama üç gün yüce bir oruca borçlandırıldın
en çok konuşman gerektiği anda."
"bütün eksikliğimiz, bir ilham. zindanlardan, savaş meydanlarından, dağ başlarından, şehir aralıklarından sızacak bir ilham, işte eksikliğimiz. susuzluktan çatlayan bir toprak gibi bu ilhamı beklemekte ruhumuz.
Ne yapsalar boş,göklerden gelen bir karar vardır;
Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır;
Yanmışsak külümüzden yapılan bir hisar vardır;
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.
" yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler
sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden
yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden
denize karsı küçüle küçüle giden evleri
ince ince karşılardın olağan karşılardın
şen dünya içinde sen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen
seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bakireler içinden
kadınlar taş heykeller gibi gelip gecer sarı kayalardan
hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden
çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlügü diyorum
körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen
sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın
geyik resimleriyle kabarık her köşen
geyik derisinde akan ilk nehir
bir el uzanışıyla
ilk sokağın ağzında kaybolursan ağlayacağım
leylaklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa
çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir suna
parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana
gök taşlarını getiriyorlar
seni sayıklıyor
denemesi yanlış yapılmış ilk ok. "
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
artık inan bana muhacir kızı, dinle ve kabul et itirafımı.
Kopukluk var gibi gözükür şiirlerinde.Mona Rosa'da ritmik ahenk olsa da duyuşsal alana hitap etmekte pek başarılı değil, sanki hem bizden hem bizden değil gibi.
Aylar sonra edit: Hibap ediyor, yiğidin hakkı kalmasın bende.Fikrim değişti.
kitaplığımda bir dolu serisi olmasına karşın yazı ve şiilerini ahenk olarak pek sevemediğim yazardır.
genel olarak en meşhur şiiri ise mona rosadır.
şöyle ki;
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Balkon isimli şiiridir.Son iki kıtası harikadır özellikle.buyursunlar:
Gelecek zamanlarda
Ölüleri balkonlara gömecekler
insan rahat etmeyecek
Öldükten sonra da
Bana sormayın böyle nereye
Koşa koşa gidiyorum
Alnından öpmeye gidiyorum
Evleri balkonsuz yapan mimarların