herkesi sevmekten vazgeçmeyi söylemiyorum, tek kişi. zamanında güzel duygular paylaşılmış, mutlu olunmuş birisi. öyle şeyler oluyor ki değişiyor sanki karşındaki ya da o güne kadar görmediğin yüzünü görmeye başlıyorsun. duyuyorsun, görüyorsun, yaşıyorsun, şaşırıyorsun. ilk önce o kadar da önemli olmuyor ama zamanla değmediğini görüyorsun. bir insanın kendini hiçe sayıp mutsuz olma pahasına sevgisini ısrarla sürdürmesi, karşısındakini hiçleştirmekten daha mı kolay?
"ben mutlu olmak istemiyorum, seni istiyorum" diyorsanız, kendi seçiminiz tabii.
sevdiğiniz insanın yokluğu, imkansızlığı gözlerinizde dağ olduysa, yüreğiniz deniz gibi kalkıyorsa, gözleriniz göz yaşlarınızın yükünü taşıyamıyorsa artık yavaş yavaş kabullenmeniz gereken durumdur. sizi dahada üzecektir bu süreç, belki daha çok gözleriniz dolacaktır lakin; olması gereken budur. üzülmek kimseye iyi gelmez, hele olmayacak bir şey için kendinizi yıpratmak daha gereksiz. daha çok yakıcı. vazgeçmek herşeyden. onun sesini duyamamak, onu hissetmemek koyar elbet. ama alışır insan, nelere alışmıyor ki. gözyaşlarınız soğur gün geçtikçe, kalbiniz daha az atar belki. alışılır daha sonra. kolay değildir hiç bir şey, zordur ayrılık. imkansızlık en zor olanı ama.
bana kalırsada en kötü şeydir savaşmadan silahını bırakmak gibidir. dünyadaki en güçlü duyguya güvenmemektir. belki denense herşey daha basit olabilecektir. ama kaçıp gitmek daha kolay gelmektedir.
pes etmektir, mümkündür. kalp kırıklıkları, birkaç sevimsiz anı eşliğinde sömürülen ruh ve dinmeyen gözyaşları; sonuç feryat figan bıkkınlık eylemidir. değmeyecek insanlara verdiğin değerler sonrası ' ben insanları tanıyamıyorum , o halde sevmekten vazgeçiyorum' demektir.
soğuk havada esip saçına değen rüzgarı bile kıskanırsın ondan bile sakınırsın. yüzündeki ufacık bir asıklık senin dünyanı yerle bir etmeye yeter, onu üzeni suratının düşmesine neden olanı bulup cezasını vermek istersin. o mutluyken dünyalar senin olsa belki bu kadar huzurlu olamazsın. sakınırsın kendinden bile, kızdığında sırf onu üzmemek için çekilirsin kabuğuna kendi kendini yersin de ona çok mutluymuş gibi görünmeye çalışırsın.
içini kemirirken dertlerin sıkıntıların unutursun onun yanında en küçük derdini bile. hayat, mutluluk, huzur herşey onunla daha güzeldir daha anlamlıdır. otobüsten inip yağmurda ıslanırken bile sevdiceğinin o güzel yüzünü göreceğin için
herşey vız gelir sana. hayatından gitmesin istersin geleceğinde görürsün onu, onsuz bir gelecek bir hayat düşünemezsin.
sen tutup hayatının merkezine koyarsan onu o da gelip sana hiç tanımadığın bir insanın bile yapamayacağı en büyük kazığı atar defolur gider sonra. kendini suçlar durursun ne yaptım da bana bunu yaptı diye, bunu neden hakettiğini düşünürsün kendini suçlarsın geceler haram olur sana.
sonra düşündükçe farkedersin ki aslında o yüzünde oluşan bir tebessüme bile değmezmiş. ondan, onunla ilgili herşeyden vazgeçersin ama sevmekten vazgeçemezsin. bu kalp atmaya devam ettiği sürece seversin sevmeye devam edersin ama değmez insanları değil seni sevenleri sevmeye devam edersin.
Bazılarına fazla gelen sevilmenin, gerektiğinde kesilmesidir. Gereken bir durumdur yani. Bokunu çıkartanı var, sevilip ne yapacağını bilemeyeni var.. Var da var, bu tür durumlarda sevginden ölsen de sevmekten vazgeçeceksin.
geçmişte yaşanmış olan hayal kırıklıklarından, aldatılmışlık duygusundan, söylenmiş kalp kırıcı sözlerden dolayı, sevmekten soğumak, bir daha kimseyi sevmemek, sevmeye tövbe etmek gibi anlamlarda da kullanılan cümle.
sevmekten vazgeçmek hiç bir şeyden lezzet almamak gibi,
bir seni seviyoruma hasret kalmak
yaşarken ölmek gibi
bir kadeh şarapla zil zurna sarhoş olmak varken
devirdiğin her şişeyi boşa içmek gibi
sevmekten vazgeçmek geçen zamana aldırış etmemek gibi
manalı bakışların içine bir daha bakamamak gibi
sevmekten vazgeçmek diri diri mezara girmek gibi...