Üniversitede yeni türk edebiyatı dersinde konumuz aşk-ı memnu eseriydi. Bihter-adnan bey-behlül ilişkisinden bahsederken, hocam bihter ile ilgili şöyle demişti:
emin olunan sevmektir. sevildiğinden asla emin olamazsın veya bir süre sonra sevgilinin heyecanı kalmayabilir.
ama sevmek öyle mi ? ne zaman sevgilini düşünsen sana vücudun tepki verir. hissedersin bu duyguyu. ♞
bu sorunun cevabı bencilliğimizle alakalı biraz . Bazı insan risk almayı sevmez ve sadece sevilmeyi sever. karşı taraf onu öyle güzel sever ki kişiyi sevmese bile onu bırakıp da gidemez, tutulur adeta tüm bencilliğyle ona. Ama tabi son kullanma tarihi vardır sevilmeyi sevmenin, bir yere kadar idare eder.belki birini sevene kadar belki ondan daha güzel seven birini bulana kadar.
Peki ya bir de diğer ihtimal sevmeyi seviyorsun diyelim. Ama o gidince üzüldün, çok üzüldün hem de. sevilmediğin için mi midene girdi o kramplar? hayır. sevdiğin gittiği, artık hayatında olmadığı için o kadar yıkıldın.
Çünkü sevilmek sana bağlı olmadığı için sınırları var, karşı tarafın sana hissettirdiği kadar ancak. sevmek sana aittir, beslersin, büyütürsün onu. hep senledir, sürekli içinde. gerçekten seven için sevilmek ön koşul değildir hiçbir zaman. Ama o bencillikten sıyrılmak çok zor orası çok ayrı.
Sevmek mi sevilmek mi? Dediğim gibi sorunun doğru cevabı yok bence. Bu soruya net cevap veren insanları da zaten samimi bulmuyorum. Bazen sevildiğin ile olmak seni Mutlu eder. Stabil sakin bir hayatın olur.bazen hiç beğenmediğin, hiç tarzın olmayan bir insanı korkunç şekilde istersin. Sahip olamadığın için üzülür,yıkılırsın. Bu iki tip insan da içimizde var. Zamanla tercihlerimiz değişiyor sadece.
Insan, sevildiğinden , asla emin olamaz.
Karşıdaki bireyin, hal ve davranışları bunu hissettirir. Ama yüzde, yüz emin olamassın.
Emin olduğun anca kendi duygundur.