benim hayat hikayem uc adam ustune donuyor.
alper, murat, anil.
alper bana kopek cekerdi. cok asiktim. toy yillar.
murat elimi sicak sudan soguk suya tutmazdi. bana prenses gibi bakardi. bana cok asikti. ben de asiktim. ama murat daha asikti bana. ben muratla evlendim. bin defa dunyaya gelsem alper mi murat mi deseniz murati secerim. sevmek mi sevilmek mi? sevilmek.
ama bi de cocukluk askim anil var. yoresinde asiri mutlu hissettigim. platonik olarak kalmis. cok hayran oldugum. burda iste benim denklem sasiyor. kavusamadigimdan mi yoksa ona hissettiklerim mi? butun dunyanin erkekleri, istedigini sec deseniz anil i secerim. burda da sevmeyi secen oluyorum.
bu konuda net bir tavra sahip olmadıgım.
bazen cok sevileyim diyorum, sevgi ve guven guzellemesi yapıyorum; bazen cok seveyim diyorum, tutku ve aşk guzellemesi yapıyorum.
Kişi sevildiğinden gerçekten eminse asla bırakmasın karşısındaki kızı.
Bir psikolojik söz okumuştum. Bir norm olarak erkek kadına açılır teklif eder ama bir kız size kendisi teklif ettiyse sizi o kızdan daha çok kimse sevemez demektir diye.
Sevildiğine tam emin olamazsın, ben hiç olamadım. Ama sevgin sen inkar etsen bile gösterir kendini bir şekilde.
ikisini aynı anda yaşayabilenler de çok şanslılar, daim olsun dileriz.
sevilmenin bi olayını görmedim yani ben sevmiyorsam şayet hiç ama hiç bi olayı yok. fakat karşımdaki bi şey hissetmesin ama yine de ben onu seveyim, güzel hisler yaratıyor.