Dudaklarım senin adını söylerkenki gibi kıvrılmamış olsun hiç bir ada yeterince.
Yerine koymaya çalıştığım her beden yok olup gitmiş olsun kumlar aktıkça tane tane.
Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın.
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
"Sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde."
---
Beraberce bir müzik zevkimiz vardı, enstrümanlarla olan. Daha doğrusu biz, bizken kalbinden söyleyen insanları dinlerdik. Şimdi ben benim, o başkasıyla "biz". Ve o kapitalizmin sunduğu sanat nesnelerine bıraktı kendisin, tabii buna sanat denebilirse ! Dinlenmek, dahası satılmak için yapılmış müziklere. Sadece müziği dinlerdik, herhangi bir şey yaparken tüketmek için olanlar bizim için müzik değildi. Ancak şimdi ot çekerken kafa olsun diye yapılmış müziklerle "lathouse"u hissetme derdinde...