Ruhunun derinliklerinden gelen
Toprağın çağrısını duyduğunda
Hiç boyun eğmeyi istedin mi?
Aydınlık sabahları bırakıp
Nemli odalarıma konuk edilmeyi bekledin mi?
Karanlık ve küf kokusu içinde çürümeyi?
Hiç ölmeyi diledin mi?
Kendini terk edilmiş bir harabe gibi hissettiğinde
Senin için açılmış kollarıma atılmayı
Herşeyden çok istedin mi?
Seni yalnızlığa itenlerin gidişlerini izlerken
Arkanda bir mezar taşından başka
Hiçbir şey bırakmama fikrini sevdin mi?
Karanlık dehlizlerde gezinmeyi
Kara toprağın ötesini
Merak ettin mi?
Soruyorum
Hiç ölmeyi diledin mi?
Seneler önce 1 kere dinlemiş olmama rağmen hala sözlerinin kafamda yankılandığı gerçeği. Ne yaşadın ulan sen böyle arkadaş
For years have I been strapped unto this altar,
Now I only have three minutes and counting,
I just wish the tide would catch me first,
And give me a death,
I always longed for.
“Teach me passion for I fear it’s gone
Show me love, hold the lorn
So much more I wanted to give to the ones who love me
I’m sorry
Time will tell (this bitter farewell)
I live no more to shame nor me nor you
Sen alnına bu yazıyı, kendi ellerinle yazdın..
Kabahati yükleme boş yere kaderine..
Aşkımızın mezarını kendi ellerinle kazdın..
Beyhude bekleme giden gelir mi yerine..?