ÇOğu zaman Uyanmakla, göze inen perdenin açılmasıyla gerçekleşen olay.
Konduramadığınız, aksine kendinizi inandırdığınız ne varsa yavaş yavaş yüzleşmeye başlarsınız. Hele ki sürekli suçlanan, küçük görülen, sistemli olarak psikolojik oyun oynanmış birisiyseniz suçu kendinizde aradığınızdan daha uzun sürer bu süreç. Ama öyle ya da böyle sonunda uyanırsınız, karşınızdaki kişinin gerçek yüzü ya da karakteriyle yüzleşirsiniz. O andan sonra da bu eşik devreye girer, umrunuzda olmamaya başlar. Aklınızdan, kalbinizden çıkar.
son anda binmekten vazgeçtiği otobüs, suskun kalınmış bir telefon araması, sinemada yanında duran boş koltuğa bakış. tamamlanmamış bir cümledir insan.
yalnızlığıyla bile bir araya gelemeyecek kadar ıssız. bütün bunlara rağmen hayat, yine de anlamlı bir cümle kurabilme isteğidir.
Artık o insanın gözünde bir değerin olmadığını anladığın andır. Bu durum üzücü ama asıl üzücü olan sevilmediğini bile bile birinin hayatında kalmaya çalışmak. insan yeri geldiğinde gitmeyi de bilmeli. Çünkü her biten şey başka bir şeyin başlangıcıdır.
Vazgecilmiyor gibi gozukse de, o esigi geciyorsunuz. Bazen de ustune basip geciyorsunuz. Hersey biter, herkes gider, kanun bu. Cokta ciddiye almayin hayati, olmayinca olmuyor.
Şu günlerde o eşiği aşmak zorundayım hatta yaptıklarını düşününce arkama bakmadan kaçmalıyım. Öyle olmuyor ama kalbiniz ve aklınız arasında gelip giderken kendinize yazik ettiğinizi bile bile ve daha kötüsü onun bunu umursamadığını bile bile vazgecerken zorlanıyor insan.
bir anda gelinmiyor bu eşiğe. yavaş yavaş, sindire sindire geliyorsun.
onun için birçok şey yapmışsındır ama o anlamamıştır. kaç kere kırılmışsındır ama söyleyememişsindir, söylesen de bunu telafi etmek için çabalamayacağını biliyorsundur çünkü.
ona dair yaşadığın tüm hayal kırıklıkları içinde birikir birikir ve artık ona dair hayaller kuramaz hale getirir seni.
istemesende muhasebe yapmaya başlarsın kendi içinde: 'neydi ne oldu; şimdi neden böyle?'
hatayı da hep kendinde ararsın; belki de ben doğru ifade edemedim, belki ben onu kendimden ittim gibi onu aklamaya çalışan fikirler türetirsin.
lakin o kadar çok şey olmamamıştır ki beklediğin, yani ona dair o kadar çok beklentin karşılanmamıştır ki onun tarafından, artık içinden gelmez onu aklamak, onu anlamaya çalışmak.
içinde bir kırgınlık, yüzünde bir bıkkınlık.. gitsen gidemiyorsun ama kalman için de bir sebep yok. yani seni orda tutan tamamıyla senin ona karşı olan hislerin, hani şu kendi hayalinde yarattığın o .
sonunda bir bakarsın ki, hayalindeki o bile kırmaya başlamış seni.
ona dair hayallerin artık tat vermiyorsa, hiç hayal ettiğin gibi olmayacağını anlamışsan, hatta bu hayallerin olmazlığı acı vermeye başlamışsa sana, sen sevilen kişiden vazgeçme eşiğine gelmişsindir.
bu eşiğe geldikten sonra ortaya çıkan en büyük problem ise, o eşiği aşabilmek yani o eşikten ileriye doğru ilk adımı atabilmek.
evet seni o vazgeçme eşiğine getiren o dur, ama o eşikten atlayacak olan sensin maalesef. ve bu hiç kolay değil.
o halde yeniden tanımlayacak olursak, aşılması zor olan eşik.
sevilen kişiden vageçmek, bütün diğer seçenekler tüketildikten sonra başvurulacak en son seçenektir, daha doğrusu seçeneksizliktir. bu eşiğin krşılıklı olarak olabildiğince yüksek belirlenmesi, sevgi ve sadakatin uğraması muhtemel yol kazalarını, uzun vadeli hasar yaratmayacak şekilde atlatılmasını sağlar.
Sevilmiyorsanız vaz geçersiniz. Bu kadar basit. Şahsen biri beni terk etse ve sonrasında düzeltmek istemezse bilirim ki sevmemiş. Oldukca hızlı soğurum sanki hic yaşanmamış gibi. Çünkü sevmeyi bekleyen çok insan var.
Arkadaşlarına karşı seni ezip ezdirdiyse vazgeçme eşliğine çoktan varılmıştır.
Olgunluk, sabır , zahmet , yürek gerek aşka-sevgiye. Çocuk oyuncağı diye ergenler yaşıyor bu sevdayı.
sandığın gibi biri olmadığını anladığın anda vazgeçersin işte. konuşmak, cümleler kurmak, özlemini haykırmak, kızmak , birlikte gülmek bir anda manasız olur. kime ne yazmış, kimin peşinde koşmuş, kimi sevmiş o saatten sonra onu da kafana takmazsın zaten .