genellikle insanların sevgilisinin uzakta oldugu zamanlar daha fazla gösterdigi eylemdir sevgiliyi ozlemek.insanlar her zaman sevdiginin yanında olmasını isterler ama bu çogu zaman olmaz.ya başka şehirde okuyodur ya başka şehirde çalışıyodur boyle sebeplerden dolayı istedigimiz zaman goremeyiz sevdigimizi.ama şu varki uzakta olmanın bir yararıda sevdigini özlemektir.cunku o insan özeldir senin için ve her zaman o insanı görürsen sevdigin kişi zamanla sıradanlaşır gider bence.ama uzaktaysa her zaman daha fazla özlersin o insanı onu daha çok seversin ve en güzeli de uzun bir aradan sonra onu gormek.bunu hiçbirşeye degişmezsn özlem giderirsin saatlerce. bu duyguyu ifade edemezsiniz.işte budur sevgiliyi özlemek.
sen ona taparcasına aşıkken seni bırakıp gittiyse sevgili daha çok özlersin. onu unutmak için bir çok şey denersin. saçma sapan hobiler edinmeye başlarsın fayda etmez, başkalarını sokarsın hayatına başka tenlerde unutmaya çalışırsın onu sonra başarısız olduğunu görürsün, içmeye başlarsın sürekli içersin sabahlara kadar içersin karaciğerinin ağzına sı*ılana kadar içersin ama o da değiştirmez birşeyi unutamazsın. unuttuğunu sölersin herkese sanki onları inandırmak birşeye yarıcakmış gibi ama kendini kandırırsın aslında köpek gibi özlemeye devam edersin. ta ki sana onu gerçekten unutturcak biri karşına çıkana dek.
çoğu zaman duygusal yazılması gereken şeyler vardır veya hissederek yazılanlar.
bu öyle değil arkadaşım, sevgili gelir ve gider,
biz onun hep bıraktığı yerde kalırız, son durakta, son öpücükte.
gözlerine bakamayız gidişleri ağır olmasın diye,
ama hep aynı yerde, aynı sigara markasıyla bekleriz,
sevgili hep gelir ve hep gider,
sarılıp uyuma hevesi, sex kokusuna bırakır herşeyi,
özlem ordadır, tendir, ruhtur.
dedim ya;
biz hep bıraktıkları yerdeyiz,
sevgili gelir ve gider,
herşeyin olup herşeyin öleceği gibi...
sevgili hakkında daha kötü, daha karanlık hissiyatlar yaşamış olanların, kimi zaman sadece özleyecek ve özlenecek kadar sevilmenin mutlu ettiği bünyelerin dayanabildiği manevi zorluk. galiba insan sadece daha kötüsünü gördüğü zaman özlem duygusunun güzelliğini anlayabiliyor, ve fakat haddinden fazlası her daim seven insan için ağır oluyor.*
ayrılğa az kaldığında bile yaşanabilendir bu meret. dakikalar kalmıştır artık vedalaşmaya. az sonra arkasından bakacaksınızdır giderken. son kez tutarken elini, sarılırken yetmediğini hissedersiniz ama daha fazla zaman yoktur. elinden tutarken son bi kez öpmeyi özlemektir.
her gün eve geldiğinde aldığın gazeteyi ona okurken birden yok olduğunu fark edersin.
artık gazete okuyacak kimsen yok...
onun seveceği haberleri gazeteden kesersin, biçersin ve saklarsın onun geleceği zaman için, sadece o da okuyabilsin diye.
en ufak haberleri bile onunla paylaşmak istemektir özlemek..
her gün bir günlüge onun ismini yazmaktır özlemek..
nasıl acı çekersin..
'ah' kelimesini bolcana kullanmaktır özlemek..
kerem aslı için nasıl 'ah' çekip yandıysa, sen de öyle yanarsın.
kalbini avlar gibi, alevler kovalar onu. taaa boğazına kadar peşinden koşar. ah yerine alevler çıkar agzından. artık o kalbinin yerinde kocaman bir yangın vardır ve alevler içinde yaşar beden o gelene kadar.
evet o.
ismi bile önemli olmuyor bu durumda, çünkü o artık bir isimden çok daha fazla senin için.
o isimden öte birşey olduğunu anlamaktır özlemek..
o özlenilen sevgili artık. ismini bagırıp cagırmak isterken duymayacağını anlamak çok acıdır.
acı çekersin ama özlemeye değer bir insan olduğu için hayatında şükredersin.
onu bulduğuna sevinirsin çünkü o artık senin.
senin olduğunu bilmek ve beklemektir özlemek..
ne kadar acı olsa da o kadar da tatlı bir duygudur sevgiliyi özlemek..
sevgilinin yanınızdan uzaklaşmasının ilk saniyesinde başlayıp, sevgiliyi bir daha görene dek ivmelenerek devam eden, hatta bazen sevgili yanınıydayken bile hissedilen duygu.
duygusal olarak hep yanındadır aslında. ancak dokunmaya, kokusunu içine çekmeye, sıcaklığına, dudaklarının tadına alıştıysan bir kere, sürekli onu istemektir sevgiliyi özlemek. yanında olsa seni nasıl saracağını hayal etmek, söyleyeceklerini düşünmektir. sevgiliyi özlemek zordur.
son aylar da hissettiğim...bursa bu sefer 'o'nsuz,o kadar zor geliyor ki anlatamam,aynı yerlerden geçmek,aynı insanları görmek,aynı şarkıyı dinlemek,aynı kanalı izlemek ama onsuz.yokluğunu çok hissediyorum.boğazıma düğümleniyor son aylarda kurduğum cümleler,gözüm telefonda,hiçbirşeyden tat almıyorum.bursada yaşatmaya devam ediyorum aşkım aşkımızı,inan bana daha zor,ben geride kalanım,anılarla boğulanım,özlemek güzelmiş diyorum bazen,bazen yeter diyorum,ne dersem diyeyim zaman yine kendi hesabında akıp gidiyor.ne hızlı,ne yavaş...normal yaşamıma devam etmeye çalışıyorum ama en fazla birkaç saat sürüyor...sabır diyorum sonu güzel olacak buna değer,,,umarım değer...
bazen karşı konulamaz görme/dokunma isteği. bazen de boşlukları doldurma ihtiyacı.
dokunmadığınız, bir kez bile göz göze gelemediğiniz biriyse özlenen, az-biraz dikkat! aşk pusuda, şeytan azapta.
yüreğinizin yerinde kocaman bir kor parçası taşımaktır, her saniye daha da alevlenen.
ankara'da yaşayanlar bilir, bu aralar bi garip buraların havası. güneş gündüz deli gibi yakıyor, hava karardıktan sonra da bir yağmur, bir fırtına...
işte sevgiliyi özleyenin ruhu da böyledir. yanar da yanar. ne dost tesellisi, ne fotoğraflar işe yarar o yangını söndürmek için. öleceğini sanırsın ama ölmezsin. nefes alırsın ama aldığın nefesi bilmezsin. gözlerin bakar görmez. kalp atışların bi gariptir, sanki ölmek üzere olan bir insanın son kalp atışları gibi. her nefeste o yanan ruh parça parça gider.
hava kararır, gece olur. tabiatın ve insanoğlunun uyumasından mıdır bilinmez daha bi yanlız hisseder bünye kendini. daha bi kapanır içine. işte o zamanlarda sığınıp bir köşeye, ruhunu yakıp yüreğini acıtan o şeye, durması için yalvararak ağlarsın... ağlarsın... ağlarsın...
kimse duymaz sesini. dost, kardeş, ana, baba yoktur o an orada. bir tek sen varsındır, bir tek o hasret, bir tek o hasretin sahibi.
uzaktaysa eğer o taparcasına sevilen, uyandırıp uyandırmama konusunda yaşadığın uzun kararsızlıktan sonra sarılır eller telefona. onun nefesi, onun sesi söndürür yangınları. gözlerden akan yaş artarak devam eder o zaman. sesi yetmez olur, yanında istersin. nefesi yetmez olur, teninde istersin. hayali yetmez olur, kokusunu istersin. anısı yetmez olur, bir daha yaşamak istersin. istersin de istersin. ama işte o an, sadece o an, aslında her zaman deli gibi özlenen, daha çok, artık bünyenin, ruhun bile taşıyamadığı kadar çok özlenir.
sakinleşmeye çalışarak, hayatına anlam katan uyusun diye kapatırsın telefonu.
ağlarsın. sanki hiç ağlamamış gibi. sanki dünyanın bütün dertleri üstündeymiş gibi.
ne zaman uykuya daldığını bilmeden uyursun. sabah olur. yastığın ıslaktır hala.
ama mutlusundur. bir gün daha geçmiştir vuslat yolunda.
şehirler arası aşk yaşamaktır bunun bir nedeni de, her an seni seviyorum demek istersiniz, ona dokunup, onu hissetmek istersiniz ama elinizden gelen birşey yoktur..
bedenin bir yanını ruhuyla beraber sevgilide bıraktığını hissettiren duygudur.
ve hislerin, dudakları birbirinden ayıran ve gülümseten işlevi gerçekleştirmesindeki duraksamadır.
Özlem nedir? Aslında bu bile bilinmiyor tam olarak. insan sadece aşık olduğu kişiyi mi özler; özlem hep aşkın tekelinde bir duygu mudur? Yoksa başka sebeplerle de özler mi insan?
sevgiliyi özlemeyi en iyi divan şiiri açıklıyor sanırım,
'her hicran bir vuslattır, her vuslat bir hicrandır'
insana acı veren, depresyona sokan, daha az gülüp daha çok susmasına neden olan, 7/24 telefona yapışık yaşamasına sebebiyet veren hadisedir. ona kavuşacağı günün hayaliyle yaşarsınız. onunda sizi özleyip özlemediğini, onunla geçirdiğiniz o muhteşem dakikaları düşüp durursunuz. hayat artık anlamsız gelmeye başlar, herşey eksiktir. onsuz geçirdiğiniz günlerde, aylarda, yıllarda sadece tek bir yoldaşınız vardır: onsuzluk