hep seni düşünüyorum, aklımda saklayıp kalbimde buluyorum, istemekten vazgeçemiyorum.
geceler boyu seni yanınmda dileyip, güneşle uyuyorum, kalktığımda yoksun yine...
eğer saat 3-4 civarlarında yapılıyorsa 90% rüyanızda onu görmenizle devamı gelecek eylemdir.
o sevgili uzaktaysa bir de, görmenin bir yolu olduğu için korka korka düşünerek dalarsın uykuya. ya göremezsem diye diye uykunun siyah boşluğunda onu bulursun. siyah saçları bile o zifiri karanlıkta parlar, bir güneş olur adeta kalbine huzur yayar. ve sabah olup uyanırken hiç uyanmak istemezsin. öyle uyuyarak ölmek o an insanın tek istediği olur. uyanınca da saatlerce dönersin yatakta bir daha görebilmek, bir daha o uykuya dalabilmek için, olmaz. çok güzel bir gece geçtiğiyle kalır. bir dahaki geceye kadar veda eder, kalkarsın yatağından ve rüya biter.
yanındayken söyleyemediğim tüm veda sözcükleri için ve gözyaşlarımı sensiz zamanlara sakladığımdan dolayı bu gece seni düşünürken pişmanlıkla yoğruluyorum.
yatağıma uzanıp dinlenmek değil amacım, uykuya doymak aklımdan bile geçmez şimdi.
ruhumun derin ve sancılı çiziklerine merhem olsun diye düşünüyorum varlığını. aklımın arka köşelerine istiflenmiş senli zamanlar ne kadar cıvıltılı. bu hayal ile teselli kim bilir ne kadar sürer? bu gece, yarın ve sonrası... seni düşünerek geçen zamanlarımı saymıyorum ben bu onlardan sadece biri. senli uykuya dalmak, sana dokunmadan, sesini duymadan.
peki ben zihnimden akan düşüncelerin hangisinin peşine takılıp, sürüklenmeliyim? her biri senli farklı güzelliklerin arkasında dolanır.
ve bu gece "sen ve ben" birbirine yakışan en güzel iki kelimeyken seni düşünmek haddeden süzüldü ve hangi mehaledeyim şimdi bilmiyorum.
gözümün önündeki siluetinle örtünüyorum, başımın altında anılarımız koynuna sokuluyorum. sevgilim; bu gece dibine kadar doluyum. kaç kurtul yanarsın!
"mutluydum, hem de çok mutlu. böyle hiçbir şey yapmadan, yapmaya çalışmadan, şu dünyadaki en sevdiği varlıkla sarmaş dolaş, sereserpe, gevşemiş, pasaklı ve terelelli, alabildiğine gayesiz ve olabildiğince enerjisiz, öylece durmayı, sadece durmayı seviyordum. gözlerimi yumdum ve kendimi ağır aksak seyreden bir rüyanın içinde buldum."
aşık olduktan sonra her gece yapılan şeydir. lakin insanın iradesi dışında gelişen bir ayrılıktan sonra bu çok koyar adama. her gece ne olduğunu ne olacağını bilemeden öylece düşünürsün. sonra gece yarısı gözyaşlarınla ıslanmış buz gibi yastık yanaklarını dondurur, nerde sevgilinin o doyamadan öptüğün elleri nerde ısıtmıyor hani.
"sabah gusül abdesti almak gerekir" diye düşünmek istemem bir abazan edasıyla. sevgiliyi düşünerek uyumak, aslında uyuyamamaktır. için hep kıpır kıpırdır, hep bir boşluk, hep bir noksanlık.