sevgilinin ölmesi

entry615 galeri5
    188.
  1. eski sevgiliyse " gebersin it!"
    yepyeni sevgiliyse " daha sevişecedük." tepkisi yaratır.
    1 ...
  2. 187.
  3. her nefs ölümü tadacaktır. ölümün aslında gerçek başlangıç olduğunu düşünüp sakinleşmeye çalışılcak durumlardan biridir. babasını kaybetmiş biri olarak bu durum başıma gelse bu kadar sakin olamıcağımı da biliyorum ama genede söylüyorum işte.

    (bkz: allah kimsenin basina vermesin)
    0 ...
  4. 186.
  5. alti yil once bu gunlerde meydana gelen olaydir. o yilda oss zamani asik olan kafama mi sicayim, ben buyudum artik diyerek got kadar boyuyla gelecek planlari yapan aklima mi sokayim, yoksa ona carpip kacan otomobilin surucusunu oldurup cesedini mi sikeyim bilemedim simdi.

    (bkz: ben bu yazıyı sana yazdım/#8067635)
    3 ...
  6. 186.
  7. GÖZ YAŞINIZIN HiÇ DURMAMASIDIR.
    ARTIK YANAKLARDAN AŞAĞIYA AKMIYOR OLSA DA, iÇiNiZE AKAN YAŞLARA SEBEPTiR.
    1 ...
  8. 185.
  9. Kaan Sezyum radikal gazetesi yazarının, vefat eden eşine yazdığı gibi.

    Geçen haftadan beri hayatımın pek bir anlamı yok gibi geliyor. Ne yazılarımı okutacağım birisi, ne sabah güldüğümüz birisi, ne de balkonda kuşları yemlediğimiz birisi var yanımda. Yok yani. işin en fenası da bu yok oluşun, tam anlamıyla bi yok oluş halinde gerçekleşmesi oldu. Gayet güzel kahvaltı ederken, birlikte Türk kahvesi için tek bir sigarayı ortaklaşa tüttürürken birden akşam oluyor, evde kimseler yok. Çat! Şimdi evde iki kişi kaldık. Kedimiz Tortor da bu vesileyle üzerime kaldı. Yokluk kendisini zamanla hissettiren bir şey. Varken olanı hissetmiyorsunuz, yokken de olmayanı hissediyorsunuz, garip. Kısa sürede çok üzüldüm.

    Üzülmemin sebeplerini düşündüm biraz. insan çok sevdiği birisini kaybedince (bence) birkaç şeyden dolayı üzülüyor. Ben artık onunla bi şeyler paylaşamayacak olmama üzüldüm. Kumda kendisini temizleyen bir serçe, suyun dibinden giden bi balık sürüsü gördüğümde artık gösterecek kimsem yok. Çok yalnızım. Ama arkadaşlar iyidir, beni yalnız bırakmıyorlar. Yalnız kaldığınız her an bi takım anılar çıt, çıt ya da güm güm şeklinde kafanızın içinde patlayıveriyor. Geceleri uyumak çok zor. içki de içmediğimden, uyumak için alternatif tıbbın tüm bileşenlerini devreye sokuyorum.

    Gözlerimi bilinçli olarak kapatmak istemediğimden yapılabilecek en sıradan şeyi yapı TV ye bakarken ekran karşısında sızıyorum. Sabah kalkış kısmı daha fena. Uyandıktan sonra yatak keyfi diye bir şey yok. Zaten yatakta keyif yapacak bi şey de yok. Sabahın köründe kargalarla birlikte oturup bok yemeye başlıyorum ben de. Ne yapalım, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz ne de olsa. Hayat devam ediyor falan; filan diyorlar ama benim için aslında hayat pek devam etmiyor şu sıralar. Neyi devam etsin? Benim için hayat yeniden başlıyor şu anda sanırım. Hem de sıfırdan.

    Sevindiğim şeyler de var. Son bir yılı reklam acansındaki işimden ayrılıp evde Nursel ile birlikte geçirmiş olmamız beni en çok rahatlatan şeylerden biri. Ortalama insanlardan çok daha fazla birlikte ve mutluyduk son bir yıl içinde. Evde sabahtan akşama oturup, ağaçlara bulutlara, Tortora bakıp gülüyorduk. Çok mutluyduk, gerçekten. Çoğu insanın yaşayamayacağı kadar mutluluk yaşadım son bir senede. Ne yazık ki mutluluk da elektrik gibi bir yere istiflenmesi zor bi duygu. Şimdi o mutluluk anları anı olarak suratıma kapanıyor. Yalnızlığın bir başka karanlık tarafı da ortaya çıkıyor böylece; karşılaşmalar.

    Sabahtan akşama çevremdeki birçok şeyde birlikte yaşadığım, eğlendiğim ve mutlu olduğum insanı görüyorum ister istemez. Neyse ki şimdi kendisini Heybeliye bıraktık. Bir süre sonra o da adanın bir parçası olacak, Heybeliye her gittiğimde belki de enseme konan bir sinek, topraktan çıkan bir çiçek, ağacın tekinde ekşi bi erik ya da peşimden gelen yavru bi kedi olacak. Şimdilik beklemekte yarar var. Hiçbir şey kaybolmuyor, bu da bir gerçek.

    Hep çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Hâlâ da düşünüyorum galiba. Hep istediğim işi yaptım, beni sıkan protokollere, ıvıra zıvıra bulaşmadım, zora gelmedim, her işim iyi gitti... Ama geçen haftaki bomba biraz fena patladı bende. Şu anda evrensel şans skalasında eksilere düştüm sanırım. Bundan sonrası yukarı çıkış olabilir sadece.

    Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek lazım gibi zırvalar vardır ya, işte biz aynen o laflardaki gibiydik. Küçük ama mutlu bi hayatımız vardı. Dolaptan kestiğim bi parça kaşar peynirine sevinirdi. Susadığı zaman götürdüğüm bi bardak suyun yüzünde yarattığı mutluluğu görmeniz gerekirdi beni anlamanız için. Sabahları sağlıklı olalım diye tek bi aspirini içip. Şimdi mükemmel olduk diye salak salak sevinirdik. Bahar geldiğinde balkonu çevreleyen ağaçların yaprakları yeşerip her yer yemyeşil olduğunda dünyanın en mutlu ikilisi olurduk. insan burnuna Çin yağı sürüp uyuyacak diye sevinir mi? Bazısı seviniyormuş, o da bana denk gelmiş. Şans işi işte.

    Bir yandan da birbirimize hiç benzemezdik. Zevklerimiz çok farklıydı ama bana her zaman yeni bir şeyler gösterirdi. insan olmayı, çevremi sevmeyi Nurselden öğreniyordum, daha da alacak çok dersim vardı. Krediler tamamlanmadan kaçtı gitti, bizim krediler de yandı badem oldu. Daha öğrenecek çok şeyim vardı.

    Beni hayata bağlayan şeydi kendisi. O gidince iyice saçma sapan bir insan olacağım gibi hissediyorum. Bana kızacak, yaptıklarıma laf edecek ya da beni çekip çevirecek birisi yok şimdi. Dımdızlak kaldım evde, bir de kucağımda Tortor var, mal gibi salonda kanepede oturuyoruz, ağaçların gölgelerine bakıyoruz işte.

    Durum böyle olunca hayatın da anlamını görmeye başlıyorum ağırdan. Hayatımızın anlamı anılarımızmış, onu fark ediyorum bi kez daha. Güneş doğuyor, güneş batıyor, haberlerde saçma sapan şeyler, iş yerindeki sıkıntılar, kişisel çekişmeler filan acayip fasa fisoymuş, bi kere daha ayılıyorsunuz. Ama narkozdan hızlı çıkmak da bi kafa yapıyor. Anlamsızlık içinde buluyorum kendimi sık sık. Evinde oturan ve yaşadığı hayatın bomboş olduğunu gören bir emekli gibiyim. Tek farkım çok güzel yaşadım, geçen haftaya kadar da kazasız belasız geldiydik. Naapalım, piyango bu sefer bana çıktı, yarın başkasına çıkacak, sonraki gün de bir başkasına. Çekiliş hep devam edecek.

    Bi fotoğraf filan koymak istiyordum ama hiçbir şeye bakamıyorum. Zaten tüm fotoğraflar benim aklımda. Zamanla çıt çıt açılıyorlar. Şimdi onlara bakmak için çok erken.

    Karşılaşmalar, eşyalar ve yerler en fenası. Ama her şey ilk seferinde çok acıtıyor insanın içini. Aynı yerden ikinci geçişinizde sadece içinizde bi sıcaklık kalıyor. Bakalım ne olacak? Hayatımın en büyük darbesinden sonra ne kadar sıcak beni kurtaracak bilemiyorum. Yalnızlık sıcak bi şey değil, onu çok iyi biliyorum.

    Geçen hafta tam da şu satırları yazdığım sırada yanımdan gitti, artık yok. Yani var ama, yok. Üzücü ama gerçek, ne yapalım?
    Şimdi arkadaşlarla daha fazla zaman geçirilecek, onlarla da güzel anlar paylaşılacak, mutlu yaşamaya devam edilecek. Mutlu olmaktan başka yapacak bir şey yok. Yani var ama, yok.
    6 ...
  10. 184.
  11. Sevgilim,
    yetimim benim,

    aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken

    kapılar kapalı, dünya buzlu cam
    uyuşmuş gözlerimin önünde
    hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan

    ikimizin yerine dinliyorum
    sevdiğin şarkıları
    siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
    gömleklerini, kazaklarını, kokunu
    senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
    gün boyu elimde kahve fincanı

    kapıyı açmıyorum
    telefonlara çıkmıyorum
    başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların

    Sevgilim,
    yetimim benim,
    nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
    öldüğünden haberi yok fotoğraflarının.

    murathan mungan
    3 ...
  12. 183.
  13. 182.
  14. bu şiirimde ona sözüm olsun.
    seni özledim bugün yine.
    belki her zamankinden dahada çok,
    yanımda olsan tutsan ellerimi
    gözlerime baksan o nemli gözlerinle
    nerdesin nerede kaldın desem.
    okul çıkışında seni beklesem yine
    sarılsam kokunu duysam
    sıcaklığını hissetsem tenimde
    nefesinle yaşasam yine.
    çok özledim seni be sevgilim.
    neredesin?
    1 ...
  15. 181.
  16. sensiz ölmüştür bir bahar sabahında. tıpkı sararmış çınar yaprağının yere düşerken geçirdiği zaman diliminde akıldan geçen film şeridi gibi.

    ilk tanışmanız gelir aklınıza; arkadaş ortamında, ilk görüşte aşık olduğunuz bu kızın, sizden hoşlandığını kim tahmin edebilirdi ki? ya sevgili olduğunuzu?

    sonrasında, geçirdiğiniz güzel ayları anımsarsınız; ilk dokunuş, ilk öpüşme, ilk sevişme, ilk tatil... alanya gezisi, taksim' de sabahlamalar, okulu asmalar, birlikte yemek yapmalar ki inan bilmezdim yemek yapmanın bu kadar zevkli olabileceğini. kısacası hayata tekrar bağlanma.

    seneler geçmişti sonra; rakı balık, çay sigara, cips kola, saygı sevgi, aşk, aşk! biz, biz! evet biz olmuştuk!

    ve yaprak yere düşer; biz yokuz artık. sen, ben varız, bir de "o" tabiki. ve ölen sevgili, ölen aşk...
    0 ...
  17. 180.
  18. ...benim için öldün sen, ama göğsümdeki her şeyden
    daha mı çok seviyordum seni? sen de mi gittin?
    hayır, sevgin öldü senin ve geçip gitti öteye! *
    1 ...
  19. 179.
  20. 178.
  21. 177.
  22. ileride beraber yapilacak her seyi, kurulan butun hayalleri, balta girmemis orman gibi bir bosluk ve ham duygular ile degistiren, butun plani yok eden bencil surtuk.
    bok vardi di mi geberecek? mutlu musun?
    9 ...
  23. 176.
  24. hayatınızın bir evresini birlikte paylaştığınız kişinin ölmesidir.
    en duygusuz tanımıyla budur.

    yaradır kalpte.
    nefessiz bırakandır insanı.
    kafada binlerce kelime uçuşurken bir cümle oluşturamaz insan gidişinin üzerinden zaman geçse de.
    herkes size senin üzüldüğünü hissediyor, görüyor. üzülmeni istemezdi. onun için dik dur. ona yakışanı yap diyecektir.
    ama bazı şeyler için elinizden gelenler sınırlıdır.
    üzülürsünüz. kahrolursunuz. bitmek istersiniz.
    buraya kadarmış.
    daha ilerisini istemiyorum dersiniz.
    sebep istemezsiniz bir sonraki nefes alışınız için.
    ama her kandilin yağı farklı zamanda bitiyormuş herkes için.
    onu öğrenirsiniz.

    giden öylesine (günümüz deyişlerine uzak bir yazar olarak tam olarak ifade edemiyor bu yaşlı yazar) 'takıldığınız!' biri değildir.
    gerçek aşktır.
    içinizin titrediğidir.
    ona karşı tek hissettiğiniz sevgi olan insandır.
    ilk sevgiliniz, ilk aşkınız,ilk göz ağrınızdır giden.
    zamanında ayrılmıştır yollar.
    yıllar sonra tekrar karşılaşıldığında hiç yaşanmamış gibi o ayrılık, aynı saygı ve sevgiyle devam edilir sevmeye...
    sonra gün gelir; gitti o...
    melek oldu. (zaten yaşarken de melekti)
    geri gelmeyecek derler size.
    dayan.
    güçlü dur.
    onun için derler.
    dayanamazsınız.
    dayanamıyorum.
    çok zor.
    allah kimseyi sevdiğinin ölmesiyle sınamasın.
    28 ...
  25. 175.
  26. hayatın anlamını kaybetmesidir en basit şekliye.
    1 ...
  27. 175.
  28. keşke yok olsam denilebilecek andır. çok acı. sonrasında yeni bir sevgili bulmasına kadar geçen süreye bağlı olarak sevgisine verdiği değere yorum yapılabilir. bu ölen sevgili için anlamsızdır ama sonraki sevgilileri için "ölürsem hemen unutur mu?" sorusuna cevap niteliğinde sayılabilir.
    1 ...
  29. 174.
  30. kötüdür.
    başka söze gerek yok olsa gerek.
    2 ...
  31. 173.
  32. düşmanıma bile verilmemesi gereken olaydır. zira hayatında bitimidir herhalde o dönemler. ama toparlanmasınıda bilmeli tabi insan.
    1 ...
  33. 172.
  34. fazla üstünde durulmaması gereken durum. intihar sebebi gibi sonuç bulanlar bir doktora gitsinler.
    sonuçta her nasıl tanışmışsanız tanışın bu bir şans işi. yani tamamen tesadüf. sen olmasaydın o şahıs başkalarına gidecekti. zaten sen öldükten sonra da bunu yapacak. sen de bunu yapmalı ve hayatı kendine zindan etmemelisin.
    binaenaleyh abartmayaınız bu işleri. sonuçta her taraf kız her taraf erkek dolu.
    1 ...
  35. 171.
  36. son bir aydır tecrübe ettiğimdir.
    çok zor bir sınanmadır.
    zaman
    geçecek
    senin böyle mutsuz olmanı istemezdi diyen tüm mantıklı sözlere kafa sallamaktır.
    artık ağlayamamaktır.
    devamlı ağlamaktır.
    kızmaktır.
    küsmektir.
    kusmaktır.
    sadece nefes almaktır.
    nefessiz kalmaktır.
    yutkunamamaktır.
    özlemektir
    özlemdir
    için yanan bir buza dönmektir.
    içi donmuş bir kor olmaktır.
    ölemeden ölmektir.
    ölememektir.
    ölmektir.
    hiçbir şey yapmak istemeden yapmak zorunda olmaktır.
    tüm 'evren'inizken
    evrensiz kalmaktır.
    4 ...
  37. 170.
  38. Bu durum içerisinde yalnızca şöyle morel verilebilinir: O yalnızca aramızdan ayrıldı. Üzülme, o seni izliyor.
    2 ...
  39. 169.
  40. 168.
  41. saçlarınızı çok sevmesinden dolayı saçlarınızı kısacık kesip mezarına koymaktır.
    6 ...
  42. 167.
  43. konusu her açıldığında şiddetle kapatılan ve düşücesi bile gözlerimi yaşartan olay.
    1 ...
  44. 166.
  45. bu ne ilk isyanımdır yokluğuna, ne de son yakarışımdır.
    sen son nefesini verip gittin gideli,
    gözlerini kapatıp karanlığına gömüleli
    karanlıktan korkan bir çocuğun inleyişidir kabuslarım.
    bir yanım hasret bir yanım uçurum
    sorgusuz sualler büyütüyorum boşluğunda
    çığlıklarım yankılanıyor sen kokan kalbimin duvarlarında
    bir ağlamak var boğazımda
    kurumuş göz pınarlarımın çölündeyim şimdi
    sana susayan benliğim,
    nefesine muhtaç nefesim
    sesine hasret, kokuna hasret, tenine hasret
    kısacası sana hasret ruhum üşüyor sensizlikte.
    karanlıkların büyüyor bu şehirde.
    gidişinle başladı korkularım
    gidişinle başladı çaresizliklerim, özlemlerim...
    sahipsiz bir anahtar kadar kimsesizim şimdi
    sen giderken kolu kanadı kırık bir kuş bıraktın
    işıkları kapalı bir dünyada düş yaşattım
    ve kollarımı sana açtım
    yarattığın sonsuz dünyanda küçülürken bedenim
    özlediğim babamdın
    yaslandığım duvardın
    yitirdiğim küçük kedim,
    alacağım nefes,
    içimdeki heves
    kocaman dünyamdın.

    bir doğum günüydü.
    var olmanın kendisi değildi kutlanılır olan
    yaşamak değildi senden ziyade güzel olan
    ben sana gelme sebebimi kutluyordum
    ben sana giden yolları
    ben sana açılan kapıları
    seni görmekten başka şeye yorulmayan telaşları
    karanlığı korkulur kılmayan varlığını
    ben sana dair bir yaşamayı seviyordum
    bir doğuş yarattık birbirimize
    şimdiyse doğuşu,
    birbirinden kopuşuydu bedenlerimizin
    üşümesiydi ruhlarımızın
    bir doğum gününde yitirdim seni
    tükenen nefesine nefesimi ekletemeden
    iki yana düşen kollarını boynuma saramadan
    ölüme yenik gücümle seni çekip alamadan yitirdim
    yitirmeleri yitirmekti ümidim
    senin olmadığın her şeyi gömmekti hayalim
    seni bulmaya şükrederken kaybettim
    seni kollarımda kaybettim
    işte o an her şeye kahrettim
    sensiz yaşamaktan vazgeçtim
    ruhumu yanına defnettim
    ve nefes almalarıma sabrettim
    sabrettikçe nefret ettim kendimden
    yaşadıkça lanet ettim her şeyden
    gidişinle karanlıklar korkulmaz değil artık
    yokluğun ateşten gömlek
    yokluğun soğuk
    yokluğun ölüm
    sensizlik zulüm...
    sensizlik zulüm..!

    yokluğunun ertesi mutluluğu bir yangında bıraktım
    gülmeleri işkencelere attım
    senin aksine giden adımlarımı kanattım
    bacaklarımı kırdım
    sana dokunmayan ellerimi bir okyanusta bıraktım
    seni konuşmayan dillerimi kopardım
    sana atmayan kalp atışlarımı giyotinlerle idam ettim
    yokluğunun ertesi sensizliğe savaş açtım
    sensiz yaşamaya davalar açtım
    sensizliği sevdirmeye çalışanlardan kaçtım
    beni sevmeye çalışanlardan uzaklaştım
    kendimden kaçtım.
    sen yoktun
    hep içimdeydin ama hiç yoktun
    kalbimi kör bir bıçakla kestim
    içinden seni çıkaramadım
    çıkarıp doya doya sarılamadım
    öpemedim güzel dudaklarından
    bakamadım kocaman gözlerine
    nefesime katamadım mis nefesini
    sarılamadım sana.
    hayaller zalim, rüyalar zalim
    renkleri soluk
    yüreğim donuk
    sensizlik soğuk...

    sen benim hayata merhabamdın
    ilk aldığım nefes ilk heves
    yüzüme gözüme bulaştırdığım çikolatam
    sevilen çocuk yaramazlıklarımdın.
    dudağımda kalan dondurmam
    mimdemdeki aşk sancısı
    ilk sigaram ilk aşkım
    ilk sarhoşluğum
    ilk kekelemem
    bardağımdaki son damlam
    kalbimdeki tek yaram
    diğer yarımdın.
    ben aslı'ydım sense fotokopisi
    sen aslıydın bense fotokopisi

    hangi rüya buluşturur bizi
    hangi yollar, hangi otobüsler gider sana
    hangi yağmurlar bastırır gözyaşlarımı söyle!
    hangi acımasız engel koparır beni senden
    hangi umarsız emel vazgeçirir senden
    hangi yıldızlar gözlerimi kamaştırır da
    kandırır beni
    hangi yalan ikna eder seni unutturmaya
    hangi yalan buğusunu alır gözlerimin
    hangisi söyle!

    yokluğunun ertesi karanlığa gömüldüm
    küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladım
    hayallerinin dibinde ölmeyi bekledim.
    bana çarpmayan kamyonlara küfrettim
    beni enkazında çürütmeyen binaları yumrukladım
    gövdemden ayrılmayan başımı vurdum duvarlara
    yokluğunun ertesi her şeyden vazgeçtim
    karanlıktan korkarken hiçbir el tutmadı sen gibi
    hiçbir kucağın içinde kaybolmadım mutluluktan
    hiçbir nefesin koynunda mutluluğa yatırmadım ruhumu
    sırtlanların terkisinde büyüdü sana muhtaç isyanlarım
    kuduz köpeklerin ortasında korktum sensizlikten
    depremlerin içinde özledim seni
    kasırgaların vahametinde büyüttüm içimdeki seni
    sahipsiz bir anahtar kadar sensizim şimdi
    yalnız ve kimsesizim
    çaresizliğimin akarına gider başı boş hayallerim
    sarhoş rüzgarların aldanışlarında boğulurum
    boğuldukça biraz daha yok olurum
    avazım çıktığı kadar bağırır
    topuklarımı patlatıncaya kadar koşar
    seni kaybettiğim yerde bulurum kendimi
    sen gideli yaşamadım
    sen gideli tat almadım
    bir yanım donuk bir yanım soğuk
    bir yanım hasret bir yanım uçurum
    ben ölmek sen ölüm
    ben aslı sen fotokopisi
    sen aslı ben fotokopisi...
    aslı...
    fotokopisi...

    20.04.2010
    02:45
    uğur yaman
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük