lanet bir duygu içinizi kaplar endişe sinir nefret ve diğer duygukların kokteyl yaptığı bir hale bürünür ve tek yapmanız gereken ne yapacağınıza karar vermek olarak süre gelen oluşum.
bir daha kolay kolay eskisi kadar güvenemezsiniz sevgilinize tabi haklı olarak.eskiden söyledikleri şeyler içinde şüphe duymaya başlarsınız ve sonunda muhtemelen ayrılık gelir.
ilişkinin fiilen değil ancak kalben bittiği andır. ondan sonra yaşanacak tüm zamanlar güvensizlik dolu sarılmalar, bakışmalar, kim aradılar, nereye gittinler gibi saçma sapan hareketler ve sorularla geçecek ve ilişki kendi kendini tüketecektir.
arkamızı dönüp tek bir kelime etmeden dönüp gitmemiz gereken an'dır. kimse beceremez o ayrı. bir kelime daha edersek bir yalan daha duyarız ve muhtemelen inanırız. illa bir iki kelime söylemek lazım derseniz ezel dizisindeki ömer ve eyşan'ın hapishane ziyaret sahnesini hatırlayın.
- git.. git..
- peki.
- gitme duuuur ne olursun.. gitme kaaaal yalan söyledim.. doğru değil, ayrılığa daha hiç hazır değilim. aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var..
- yalan mı? bana yalan mı söyledin?
o konuştukça hala ona inanmaya çalıştığınızı görürseniz, kendinize saygınızdan 15 puan götüren andır.
boş bakan gözler, buz gibi eller, titreyen bi vücut ve şey edilmiş * bir zihinle kalakalırsınız.
eğer büyük ve ilişkiye zarar verecek bir şeyi saklamak için söylenen bir yalansa, * o konuda tecrübem çok şükür yok ama, 3 saniye içinde ayrılık sebebidir diye düşünüyorum. büyük konuşmuş olmayayım da. öyle bence.
şu insanoğlunun ne kadar garip bir varlık olduğunun göstergesidir. Yalan söylemek anlamında değil de, söylenen yalana kendini inandırmak sergilenen ve hissedilen ve sarfedilen çaba anlamında.