"Ayrılıyoruz diye acı çekiyor rolü yapma. Sen üzülmezsin asla. Biliyorum. Sakın rol yapma. 1 gün sonra zikinde olmucam bırak şu tavırları. Hoşuna gidiyor değil mi böyle davranmak. Hastasın sen"
-Senin kadar sevemiyorum gördüğüm ilgiyi gösteremiyorum çabuk sıkılıyor vazgeciyorum.
Bir keresinde de yalvarmıştım atom tedavisi görüyordum aramızda iki durak mesafe onu görmek istedigimi söylemiştim
-gelemem yarın işe gideceğim demişti
Puşt.
aramız bozuk, ipler koptu kopacak, aynı mahallede oturuyoruz.
takip ettim bunu evinden durağa kadar durakta durdu, yanında bir arkadaşı var yine. durak ağzına kadar dolu, kalabalık.
adıyla seslendim, takmadı.. yanlış anlamayın 1 senemiz beraber geçti. takmadı, yine konuşmaya devam ettim, dinlemedi.
sinirlenince kaybediyorum kendimi ne yapayım amına koyim.
dedim ki, cevap ver bana, bağırmayayım, rezil olmayalım.
bana sırtını döndü lan.
bana sırtını döndü.
koskoca yüzlerce günü hiçe saydı, sırtını döndü.
ana avrat küfür etse, dünyanın en ağır sözlerini söylese bu kadar koymazdı.
ses çıkarmadı ama en unutulmaz şeyleri söyledi.
- "şu an inanılmaz savunmasız gözüküyorsun. sana ana şevkati göstermek istiyorum, gel göğsüme yaslan."
hem bu lafını unutamadım, hem de iki saat kedi yavrusu gibi kafamı okşamasını. her okşama darbesi içimdeki sıkıntıları törpüler nitelikteydi. bana ana şevkati gösteren pıtırcığım, yeni doğan oğlun çokkk şanslı bir çocuk. analık sana çok yakışmış. kendine iyi bak.
unutmadan bunu da eklemek istiyorum. bazen kızınca bana istisnasız söylediği bir laf vardı;