dünyanın en güzel kokularını getirseler önünüze asla değişmeyeceğiniz kokudur. hele göğüs kafesine kafanızı koyduğunuzda soluduğunuz koku çok şükür dedirtir her seferinde.
bir zamanlar bu başlıkta benim için girdiği entryi okuyunca bi hüzünlendim o ayrı mevzuda cidden çok özlemişim onu da anladım..
sarıldıktan sonra üstünde kalan o muhteşem koku.. kimse senin gibi kokmuyor sevgili!
ve özledim sözlük!
arada sırada periyodik kendini olarak hatırlatabilen koku. o küçük avuçların ter kokusu nasıl unutulur ki zaten? o küçük avuçların ter kokmasının tek sebebi, gün boyu avcumun içinde olmalarıysa hem de.
yoldan gelinmiş, gece karanlıkta bavul bir kenara atılmış uyunulmuştur. ertesi gün erkenden kalkarak sevdiceğin giydiği pijama ve kurulandığı havlu çıkarılıp çöp torbasına konulur, kokusu kaçmasın diye ağzı sıkıca bağlanır. yatağın kenarına sotelenen eşyalar sevdicek özlendikçe çıkarılıp koklanır. başka bir mutluluk kaynağıdır sevgilinin kokusu. ta ki bir akşam işten döndükten sonra annenin "oğlum neden vermedin pijamanı, havlunu? kaç zaman oldu geleli, kokacak eşyaların..." diyene dek. sevgilinin kokusunu barındıran pijama ve havlu yıkanmış görülür, gözlerin dolmasına engel olunamaz, anne görmesin diye sessizce balkona kaçılır, hıçkırıklara boğulunur...
yıkanıp gelen pijama deterjan kokusuna aldırılmadan sanki sevdicek az önce giymişçesine koklanmaya devam edilir. her koklanışta gözler biraz daha dolar.
tanım: bir daha koklamak için ugruna herşeyimi feda edebileceğim tek şey. canım da dahil.
sevgiliniz ahırda çalışıyorsa affedersiniz ama-yani aslında sikimde değilsiniz affetmezseniz totunuza koyim-bok gibi kokar. ama sizde ahırda çalışıyorsanız bir problem değildir çünkü burnunuz kokuyu sürekli almaktan kaşarlanmış, küçük bir orospu olmuştur.
sonra bok kokusuyla birlikte bokun içinde boka benzeyen sevgilinizle bokuşursunuz ve iğrençliğinize pislik katarak mağranızın yolunu bulursunuz.