hiçbir şeye benzemez. o kokuyu aldığınız anda sizi 4-5 saniyeliğine sarhoş eder. koku alma duyunuz iki katına çıkar, yaşama sevinciyle doldurur insanı.
derin bir ohh çektirir tabi hiç bir pişmanlık yoksa tersi durumunda, bir sıkıntı kaplatır insana 'keşke keşke' diye cümleler kurmana sebebiyet verdirir.
her iki durumda insana yaşamanın önemini hissettirir; ister "derin bir ohh" ister "keşke keşke li cümleler". daha maneviyatını kaybettirmemiştir. ne mutlu onlara ki hala hatırlayabiliyor ve duyumsayabiliyor kokusunu.
oysa hatırlamayanlar vardır onların sorunsalı bu iki durum gibi net değildir. sürekli ararlar, neyi aradığını bilmeden; eskiyi anımsatan şeyler meşgul olur. eskilere sıkışıp kalmıştır. yolunun üstü olmasa da aynı sokaktan geçer... hiç bir anlamı olmayan tabelaya baka kalırken bulur kendini. " birşeyler arıyor besbelli" ama bilmez neyi aradığını, aşağıda anlatılan karakter gibi:
"kenar kenar yürüdüm eski yeşillik olmasa da bir an hayal ettim o ağacı. durdum eskiden kalma levhayı gördüm. onu beklerken 'o' harfine bakıp nasıl bir konuşma hazırlamam gerek diye düşünürdüm. yine vardı 'o' harfi. yaklaştı biri:
-ne arıyorsun evlat. dedi.
-(güldüm) hiç. dedim.
oturduğum bir demir parçası vardı arkadan gidişini seyrederken ki oturduğum demir parçası. hemen yanında bir çukur vardı, çukur değilde bi alçaklık gibi. geçtim oraya bir ses duymak için bir zamanlar ağlarken gözyaşını bile silmeyişimi hatırlamak için ama biri yanaştı:
gölgelik arıyordum o ağacın gölgesini. ha şimdi buldum. kaldırımda oturmalarımız aklımda. ne konuşuyorduk hatırlamıyorum. dur şimdi ses tonunu unutmuşum galiba. kendi söylediğim şeyler kulağımda çınlıyor. aman allahım kimsenin sesini duymaz oldum. yine aynı adam yaklaşıyor.
-.............(birşeyler söylüyor ama duyamıyorum)
-duymuyorum. dedim.
kendime geldiğimde gizli saklı bir bahçenin arkasında buldum kendimi. ilk verdiğim bir ot parçası yine dalında duruyor. koparttım kokladım. eski tadı yok. umutsuzca yürüdüm. biri sesleniyor ardımdan.
-ne aradığını biliyor musun evlat.
-hayır... ama sanırsam eski bir kokuyu arıyorum."
Heleki buluşmadan sonra üzerine sinmişse o koku. Üzerinde kalsın diye ne kadar çok istersin. Dakika başı koklarsın koku gitmeden. Anılarını hatırlarsın. Buluştuğunuzda yaptıklarınızı. Ve sevgilide asla unutulmayan şeydir koku. Bir gün yolda yürürken yanınızdan geçer ya biri heyecanla dönüp bakarsın ya arkana. Yetmez mi o heyecan.
kendisi gitse de kokusu hep kalır.. O kokuyu duyduğunuz an da hayatta başka hiç bir şeyin öylesine huzur vermediğini anlarsınız..sevgi kokar o.mutluluk kokar.çektikçe çekmek istersiniz içinize.hiç bitmesin istersiniz..
böyle yeni doğan bebekler mis gibi tatlı ve süper kokar ya hani. işte benim sevgilimde aynı öyle kokuyor. mis gibi. bedeni sanki dünyadaki en güzel meyve ve en güzel çiçek.
ne bir fırından çıkmış bir sıcak ekmek kokusu ne süt kokan bebek kokusu, ne deniz kokusu ne de dünyanın en güzel parfümünün kokusu hiç biri özlenen sevgilisinin kokusu gibi değildir. kokusunu duyduğun an alır seni götürür millattan önceki aslıyla keremin, leyla ile mecnunun yanına aşkların en yücesini hissedersin.
Vucut diliyle sevismenin en temel yönü, nasil kokladiginiz koklarken ne yaptigi. koku asktir. ustunden yillar bile gecse kalbinizde tuten koku baskadir..
eğer hala sevgiliyseniz, içinizi kıpır kıpr eden böyle midenizde hafif bir kıpırtı yapan koku, yok eski sevgili kokusuysa nerde, ne zaman duyarsanız o kokuyu hatırlarsınız, içinizde mide'nin biraz yukarsında böyle tarifsiz bir sancıya sebep olur...
sanki cennetin kokusudur o koku yerini duş jeli şampuan kokusuna bırakmasın diye duşa girmesine engel olmak istersiniz yanınızda yokken kokusunu özlersiniz aşkın huzurun kokusudur.