söz konusu koku ''eski'' sevgilinin kokusuysa; uğruna her gün tanrıya yalvarmak zorunda kalacağınız şeydir... ''allahım yalvarırım son bir kere daha çekeyim şu kokuyu içime'' , ''keşke son bir kerecik daha çekebilsem şu kokuyu içime'' dersiniz.
öylesine bağımlılık yapar. acısı öylesine derine işlenir.
keşke son bire kerecik daha çekebilsem kokusunu içime.
aşk ınızın kokusudur. içinde aşk olan her bir şeye şapka çıkarttığımız için de, sen ne zaman duymak istersen bu kokuyu, o zaten burnuna gelendir diyebiliriz.
kötüydü aslında ama benim sevdiğimin kokusuydu. şimdi o kokuyu çekebilenin alnından öpmek gerek.
sevginin durumuna göre insanda farklı duygular yaşatandır.
birlikte çıktığınız ilk vapur turundaki tuzlu su kokusudur o.
karşılıklı yediğiniz balık ekmek kokusu...
otobüslerin ortasından size gülümserken terminal kokusudur, egzosların arasında.
teleferikten önce yürüdüğünüz yollardaki ıslak toprak kokusudur.
elinize montunu alıp burnunuzu gömdüğünüzde bütünüyle odur. * *
"sen gidince nefessiz kaldım, öldüm mü ki? Sigaran kalmış mutfak masasında... Hani sabah sütlü kahveni içmiştin ya... içmiştin de, sonra, gitmiştin ya... Unutmuşsun...
Çöpe atamadım onları! Sigara dumanı gibi ciğerime dolmuşsun.... Sanırım, buzdolabının üzerine bıraktığım notu da okumuşsun.... Banyo dolabının üzerine bıraktığımı da.
Ve tabiki bavulunun üzerine bıraktığım notu da. Okumuşsun da demin tüm odalara baktım da yokmuşsun...Sen sadece git ben anlarım. Sinmiş kokun silinir, Dokunulamaz başını koyduğun yastık, kuşkusuz... Avuturum kendimi oyuncak ayılarımla. Onlara sarılır uyurum.
Dolduramaz yerini ama olsun, avunurum....." gittiğinde acıtır...