Bir gün önce kavga etmişsinizdir, neredeyse tüm günü hiç konuşmayarak geçirirsiniz. Ve ekstra berbat bir gün geçirirsiniz, akşam söylene söylene kütüphaneye gidersiniz. Kitaba odaklanmış test çözerken, bir çift el gelip gözünüzü kapatır, kafanızı yukarı çevirdiğinizde iki tane dünyalar tatlısı bakan göz görürsünüz.
Bir daha seversiniz.
Ellerinizle vücuda getirdiğiniz albüme fotoğraflarınızı yapıştırırken, siz fark etmeden sizi izlediği ve "sen gerçek misin?" Diye kolunuza şöyle bir dokunduğu an.
sen uzun uzadıya konuşursun ona bir şeyler anlatırsın, ondan sonda bir bakarsın ki, seni dinlemiyor, sözlerine odaklanamıyordur. aşk dolu bakışlarıyla seni izliyordur. işte o bakışları, aşkın o sinerjisini gözünden alırsın ya onun o saniye. o da bunu farkeder, utangaç bir gülücük atar...
Her saniye korkuyla büyüyen andır.
Sevgili gitti gidecek korkulur, korkudan daha çok sevilir. Sevildikçe daha çok korkulur, daha çok sevilir.
Sonu var mıdır bunun?
Korktuğunuz başınıza gelir, korkunun ecele faydası olmaz ışte.
seni seviyorum yerine gerizekalı, salak kelimelerini kullandığı zamandır.. zamandı. ne bileyim, utanıyor kızarıyor çok tatlı oluyor bir yandan da sövmeye devam ediyor. bu olay sırasında yanağına bir öpücük kondurmak, cennetten vıp bileti almak gibi bişi..