oturduğun yerden kalkıp onu masada tek başına bırakırken geçen süre.
tam bir dakika sürüyor, hesapladım.
ağır çekim modunda. yeşilçam edasında. güçlü, kendinden emin; bir o kadar da algılama problemi yaşarmışçasına karmakarışık.
beynin "merdivenleri çık, devam et" derken; kalbin acır konumda "gitme, geri dön" der.
başın döner, leyla gibi hissedersin kendini. bi büyük bitirsen bu kadar sarhoş hissetmezsin.
noldu lan şimdi? şu 1 dakika içinde her şey bitti mi diye düşünürsün. işte hala algılama problemi yaşadığının kanıtıdır bu.
arkamdan geliyor mu ki acaba dersin, ama o hala onu bıraktığın masada seninle aynı algılama problemi ile başbaşadır.
kırık kalpler durağında buluşmak üzere canlar. esen kalın.
insanoğlunun tepki süresine göre, içerisinde yapılacak eylemin değişebileceği dakikadır. eğer sözkonusu insan, geç algılayan bir insansa önündeki bir saat(!) olayı sindirmeye, anlayıp çözümlemeye çalışır. algılama çabuk gerçekleşir ise o an içte biriken nefret veyahut deli gibi sevme duyguları devleşir, aşırı bir patlayışla ya hakaretlere ya da gözyaşlarına sebep olur.
ayrılmayı isteyen sizseniz inanılmaz hafiflik hissedilen zaman dilimidir. terkedilmişseniz ve beklemiyorsanız zaten o süre zarfında şoka girip pek üzülmeyeceksinizdir. önemli olan o 1 dakikadan sonraki zamandır.
tüm binaların üstüne yıkıldığı trafiği bile duyamıcak kadar sağırlaştıran bir sessizlik içerisinde nerde olduğunu bile hatırlıyamıyacak kadar kendininde kaybolma anı.
kesinlikle dakika olarak algılanmayacak dakikalardan biridir (tabi ayrılık arzu edilmeyen birşeyse)...
hatta sadece dakika da değil; sonraki saati, hatta komple bir günü, ve dahi ayı ifadesiz bir suratla geçirebilirsiniz ve zaman öyle zamansız bir hal alır ki hafıza kaybı gibi birşey olur. hem çok uzundur, bitmek bilmez; hem de tek bir "an"dır..
herşey muğlaktır; kendiniz adına bildiğiniz, sizi siz yapan, üzerine titrediğiniz ve adına temellendirdiğiniz herşey.
yeniden başlamak istersiniz, kıyısından köşesinden tutunmak istersiniz hayata ama çok zordur.
zaman kayması yaşarsınız, o ilk dakika son dakikanız da olur, seve isteye.. o dakikadan geriye geçmeye çalıştığınızda sert bir duvarla karşılaşırsınız ama ileriye doğru böyle bir engel yoktur karşınızda. tüm geleceğiniz o dakika (an) içinde erir gider; seksen yaşında da o dakika içinde görürsünüz kendinizi..
günü gelince içinden çıkarsınız ama hep koynunuzda olur o "dakika". pusuda durur, bekler.. ilk ayrılığınızda üzerinize atlar ve yine tüm zamanlarınıza hakim olur.