benim için uzun bir süredir uzaklarda olan, unuttuğum, bu yüzden de anlamadığım, anlayamadığım şey.
kendisine dair umutlarımın tükenmemesine sebep olansa çok uzaklarda parıldayan bir yıldız. uzun bir süredir o yıldıza bakıyorum. o yıldız sönene kadar sevgi benim için şimdilik ulaşılmaz ama yine de var olan şeylerden biri olacak.
yıldıza gitmek mi? imkansız. ona ulaşamayacağımdan değil, oraya vardığımda sönmesinden korkuyorum sadece. sadece izliyorum öylece, ansızın bir sabah yanımda doğar belki diye.
Şimdi iyi yada kötü seversin o da sevdi diyelim ama bazı engeller olur hani kalkacak cinsten değil işte ona da kader denilir.bundan sonra yapılacak tek şey sigara içmeyen beni bile bu merete başlatacak olan şeydir.
azaldığını bittiğini sanıyorsun. mantıklı açıklamalar üretiyorsan kendine ona değil. günler haftalar aylar geçiyor aklına bile gelmiyor. sonra bir anda aklını yine dolduruyor. bıktım git artık diyemiyorsun. hoşgeldin diyorsun. gelmediğini biliyorsun aslında. hep orada evet ama seninle değil. neden değil bilemiyorsun. sormak istiyorsun ama soramıyorsun. oksijene ihtiyacım var diyorsun oksijen almam lazım beynime oksijen gitmeli.
sevgiliye karsı olanıysa eger söz konusu olan, askdan kat be kat beter olan durum. yapışır kalır insanın üstüne. belli bir ömrü falan yoktur aşk misali. bir kez sarmaya görsün yüreği, ne kapıdan kovulur ne bacadan. gözü de kör değildir öyle, herşeyi görür ve bilir insan. karşısındaki değildir tükettiği, bir kendi yüreğini yaralar, bir kendi gözleri ağlar. o vardır ya hayatta, gerisi boştur, hikayedir.
Çağın en büyük hastalıklarından birisi, yaşama dair bütün ilişkilerin çıkar amaçlı bir görünüme evrilmesi. Evlilikler, dostluklar, flört, iş arkadaşlıkları, komşuluk, akrabalık vs... Salt sevgiyi büyük bir hevesle beslediğimiz egoya kurban ettik her seferinde. Oysa insan, içinde barındırdığı bir güçle en masum hisleri doğurabilirdi. iktidar kavgalarının yerle bir ettiği bir dünyada cenneti arama gafletine düşüyoruz. Karşılıksızca tutacağımız her el, büyük bir hasretle beklediğimiz sevgiyi yeryüzüne tekrardan indirebilir. Barış dediğin anca bu şekilde anlam bulur.
Demek ki bitebilen bir şeymiş insanlar için. Demek ki tüm o hikayeler, şiirler, şimdiye kadar bir sevgiyi söylemeye yarayan tüm o cümleler, o koca koca adamların tüm o lafları güvenilmezmiş.
Bir ben alışamadım herhalde şu meretin dikenlerine.
Ne zaman kaybetsem birini, baştan başlayıp hatırlıyorum ne varsa. Sizler kadar kolay bırakamıyorum. Tekrar tekrar "ya" hayalleri kuruyorum. Tekrar tekrar yeşeriyor her seferinde daha sert, daha koyu, daha acı.
içimde tekrar tekrar yeşereni benim de koparmam lazım demek ki artık. Tekrar yeşeremesin diye koparmam lazım ki saçtıkça acılaşan tohumlarını bir daha besleyemesin toprağım.
Karasu sormuştu bir keresinde "tüm bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?" diye. Kurtulunmaz elbet. M. De biliyordu bunu. Yazma artık, demişti bana bir gün.
Çıldırdığımıza tanıksız mı ölelim, demiştim. Tanık olun diye yazıyorum. Kim anlar sansam, anlamadı, benim gözümden bakmadı. Yazıyorum ki eskaza bir gün birisi deşer geçmiş metinleri. Böyle de kusan bir adam varmış der, diye yazıyorum. "ah kusanadam, ne çok benziyormuş bize, ne çok, ne çok" der diye yazıyorum.
Selametle gelecek okurum. Bugün varım, yarın yokum.