genelde kendine güvensizlik nedeniyle ortaya çıkan konuşamama, kalbin kapısını açamama halidir. daha kötüsü sevdiğiniz insanın sevgilisi olduğu için onu sevdiğinizi her allahın günü kendinize inkar edersiniz. kalp küser, akıl durur...
aslında o kadar yoğun yaşıyodur ki duygularını , onu o kadar çok düşünüyordur ki böyle bir şeyi düşünmeyi akıl edemez..sadece onu düşünür.gerisini pek düşünmez..
eğer karşınızdaki durumdan haberdar değilse işiniz zor mu zor. dşünürsünüz acaba konuya nasil girsem diye. gece yastiğa başınızı koydunuz mu çeşitli cümleler geçer kafanizdan engel olamazsiniz kalbiniz bi'şeyler bağirdikça çeneniz ve beyniniz susturmaya çalişir onu. göz göze geldiğinizde bi'acaip olursunuz ama yine engellersiniz kendinizi. içinizde büyüyen nehre setler çekmekten başka bi'şey yapamazsiniz. işte bunlar sevdiğinizi söylememek için yeterli sebeplerdir.
(bkz: ben bi'yolunu bulucam abi)
(bkz: ben)
kaybetmeyi göze alamaktan kaynaklanır bu durum. berbat bir durumdur. söylemek mi lazım ne olması lazım bilemiyorum. sanırım bazı şeyleri oluruna bırakmak ve uygun zamanı beklemek mi lazım. sonuçta onu sizi sevmesini sağlamak pek elinizde değil.
sevgi beslemek ama bunu dillendirememek.
seviyordum onu, kimseyi sevmediğim ve hayal edemeyeceğim kadar.
veda konuşması yaptığımız gecede, gözlerime baktı;
-beni sevdiğini bilsem asla, asla vazgeçmezdim senden dedi.
oysa seviyordum, bir annenin çocuğunu sevdiğinden emin olduğu kadar emindim sevgimden.
-'gitme, beni bırakma, sarıl bana, öyle sarıl ki bi daha ayrılamayım senden, gitme, nolur gitme...' dedim ama bunu sadece ben duydum, o gitmişti bile..
kahrolası gururum izin vermedi benimle kal diyemedim.
söyleyeceksin arkadaş. ne olursa olsun söyleyeceksin. bunu bilirim...
ucunda ayrılık da olsa, üzülmek de olsa, hüsran da olsa söyleyeceksin. söylemeyip, söyleyemeyip, kavuşamayıp acı çekeceğine; söyleyip, gönlünü o na açıp başın dik gezeceksin. seven adamın başı yukarıda olacak çünkü...
sevdiceğin; ''seni o kadar çok seviyorum ki..'' dedikten sonra tam sizde sevdiğinizi söylemek için ağzınızı açtığınızda ''ama arkadaş olarak tabi.'' diyerek o güzelim cümleyi ağzınıza tıktığı andır.böyle iç acıtan,içinde tutmaya çalıştıkça çıkmak için fırsat kollayan fıkır fıkır cümle daha yoktur.artık nesnelere seni seviyorum demeye başlarsınız...*
niçin mi sana sevdiğimi söylemiyorum?
ne zaman seni sevdiğimi söyleyecek olsam,
allah şunu soruyor bana :
" o'nu seven sen misin, ben miyim? "
...
o yüzden hep şunu söylüyorum sana
allah seni çok ama çok seviyor... *
olayı dramatize etmektir. gerçi trajikomik olmasından iyidir. ayrıca sevmek kelimesi irdelendiğinde ve anlamı kavrandığında zaten olay kendiliğinden çözülecektir. ama bizler hikayeler yazmaya devam edelim.
(bkz: buyur bi de burdan yak)
mükemmel bi arkadaşlık başlar aranızda başta.arkadaş olarak mı görüyor beni acaba der içiniz hep ama.sonra bi gün seni sevdiğini söyler ama sen olmaz dersin ölesiye severken onu.arkadas kalalım dersin daha güzel.öyle sanırsın.hiç baskasını sevebılecegı gelemez aklına çünkü.ama birgün yıne açar konuyu evlenmekten sevmekten .. bahsederken ah ah dersin içinden ama ağzından yine olmaz çıkar.ikinci gün birisiyle görürsün onu elele inanamazsın bi türlü inadına yapıyor dersin. sizi tanıyan herkes öyle der ya da sanır.1hafta sonra da nişanlanırlar.o yeni türküden 'aşk yeniden'i dinlerken sen 'çember'in etrafında döner durursun...
dünyanın en salakça şeyidir. zira söyleyince hiçbir karşılık alamasanız bile seviğinizi söylerseniz mutlu olursunuz. seviginizi dışarı kusun.. içinizde kalmasın.