elinizde hayata tutunmak adına tek bir dal bile kalmadığına dair kanıttır.
sevdiği birini hayatından çıkarması insanın, öyle yirmi dörtten on üçü çıkarmak gibi matematiksel bir işlem değildir. terkedince sevgili kitabın arasına gömülmüş kurugülleri çıkarmak da değildir.
hem ruhu hem de bedeni çıkarmaktır, zordur, silkeler adamı.
bahsedilen insan bir sevgili olabilr, hayatı paylaşatığın eşin olabilir, uzun seneler ekmek paylaştığın arkadaşın, dostun olabilir, kardeşin ya da akraban olabilir. en önemlisi bir emanet olabilir ki bu en zorudur herhalde. size emanet edilmiş bir insanı, sizin hayatınızı hiçe sayıp kurallarınızı çiğnediği için hayatınızdan çıkarmanız gerektiğini gizliden istemesi gibidir. diretirsiniz onca, bir daha şans verirsiniz nafile. yol yakınken ve birileri daha fazla acı çekmeden bitirilmesi en güzel olanıdır. bir süre kıvrandıktan sonra kalp ve beyin ağrılarıyla geçer artık.
Çok ilginç ki kimse hayatımdan çıkmıyor yani elbette eskisi gibi olamıyorsun ama sonuçta bir dönem güzel şeyler olmuş bunu görmezden gelmeyiz. Birbirimizi sorarız. Tam anlamıyla hayatımdan bir kişi çıktı eh onun kotası dolmuş demek. Ha şimdi gelse niye geldin demem herhalde. Bu huyumdan nifrit idiyirim.
Kolay değil elbet, kimse kimseyi sebepsiz çıkartmaz hayatından. Mutlaka bardağı taşıran son damla vardır. Önemli olan hayatından çıkarttıktan sonra pişman olmamak.
Çünkü; alelade biri değil, sevdiğin biri.
Şuna benzer; Kolunuzu kaybetmemek için kangren olmuş parmağınızı kesmek zorunda kalırsınız. Bunun gibi bir şey.
Öyle bir an gelir ki bazı yolların dönüşü,
bazı hataların özrü,
bazı insanların anlamı olmaz.
Ivan Turgenyev
Bazen onun mutluluğu için hayatında çıkartırsın sevdiğin halde kendinden bile vazgeçersin o kadar zor gelir ki insana onu düşünmeden yapamazsın belki oda üzülüyordur bilemezsin. Zorunda kalmadıkça kimse sevdiğini hayatında çıkarmaz.
zordur. zira gerçekten kalbinse o senin, onun sesini ( dünyadaki en güzel sesi ) bir kez daha duyarsan bırak hayatından çıkarmayı pat diye daha çok bağlanırsın.
mecbur kalırsın buna. gerçekten. yapabileceğin her şeyi yapmışsındır. birlikte yaşamışsındır, binlerce kilometre uzakta bambaşka kültürlerde yaşamışsındır, sen o yokken bir dünya şeyi bir dünya insanla yaşamışsındır o da sen yokken bir dünya şeyi bir dünya insanla yaşamıştır buna rağmen sen onunla yaşamak istemişsindir bu andan sonra yaşayacaklarını. sen binlerce kilometre tepmişsindir onunla yaşamak için o binlerce kilometre tepmiştir seninle yaşamak için. bir yerden sonra farkedersin ki onun istediği bu imkansızlığı yaşamaktır, sen gerçekten bir imkan olsun istersin onunla birlikte olmak için onun için zorlarsın bütün imkanları ama sonunda görürsün gerçekten you want the sin without the sinner durumudur aslında onun için olay. sonra diğer yandan onunla imkansız birşeyi yaşamak için harcadığın gerçekten güzel gönüllere bakarsın, gerçekten seni sadece seninle olmak için seven ama senin bu imkansızlık için harcadığın ihtimallere bakarsın, hepsi o'ndan daha çok şey hakediyolardır ama sen hak ettiklerini verememişsindir onun ve onun senin beynini soktuğu ilüzyon yüzünden. evet ilüzyondur bu çünkü o aslında hiç kimseyi harcamamıştır bu imkansızlık yüzünden, birşeyler kaybeden sadece sensindir aslında ve bunun bir ilüzyon olduğunu bilen tek kişi odur, sadece bunu asla sana söylemez çünkü onun bu ilüzyona inanacak birilerine ihtiyacı vardır ve bunun bir ilüzyon olduğunu itiraf ederse gösterisine hiç kimsenin gelmeyeceği bir sihirbaza dönüşür.
bunu farkettiğin zaman, bunun bir ilüzyon olduğunu bilen tek kişi gösteriyi sunan kişi olmaktan çıktığı zaman, yani senin sahnedeki ipleri görmeye başladığın zaman sevdiğin kişiyi hayatından çıkarmanın elzem olduğu zamandır. çünkü artık sen de inanamazsın bu oyuna, besbelli birileri ipleri oynatmaktadır ve sen ipleri farkedene kadar büyülenmiş bir şekilde izlediğin oyunu ortasında terketmek zorundasındır artık çünkü senin için artık eğlenceli değil küçük düşürücüdür. çünkü ipin ucundaki sensindir.