Yine sayfanın ortasına düştü gözlerin
seni düşünmekden kendimi alıkoyamıyorum
siyah gecenin en karanlık noktasında,
mavi mürekkebimin her damlasında,
beyaz sayfamın her paragrafında,
bir sıcak dokunuş gibi,
öpüyor dudaklarını öptüğünü zanneden kalemim,harfleri.
bu kaçıncı senli şiirim
bu kaçıncı sensiz şiirim
bilmiyorum
ağlatmak istemiyorum artık dizeleri
ama gözlerim
ama gözlerim çoşmak istiyor
pencereme vuran rüzgarın sesi
çocuksu bir ağıta benziyorken
annemin yatarken okuğunu dua
kapımdan içeri süzülüyorken
şehrin serserileri
tekel biralarını yerlerde parçalıyorken
karşı dağdaki kurdun uluması
yüreğimi ürpertiyorken.
aklıma dönüyor dolaşıyor
yine gözlerin geliyor.
nerden başlasam da nasıl bitirsem
hangi çiçeceğe adını versem
hangi yıldıza benzetsem seni
kaç cümle kursam ve kaçında gözlerin geçse
sönse bütün şehrin ışıkları
gözlerim gözlerini
kilometrelerce uzaktan seçse
olmuyor olmuyor.
ahengi tutmuyor mısralarımın
birşeyler eksik birşeyler
yağmur öncesi şimşekler gibi
yağmur sonrası gökkuşağı gibi
yemekden sonra dua gibi
adını koyamadığım bir şeyler gibi
eksik işte eksik..
lal düşüyor ayın solgun yüzüne
yıldızlar terkediyor mekanlarını
güneş bütün turuncularını giyiyor
gökyüzüne kavuşacağı için
ve sayfanın sonuna dayanıyor satırlar
bu senli şiirim burda bitiyor
bu sensiz şiirim burda bitiyor
ve ben gidiyorum
yeni bir sayfada
senli ve sensiz yeni bir şiirde
buluşmak için söz veriyorum kalemime,
gözlerin aklıma düştüğü zaman.
sensizliğim karaya vurduğu zaman...