sevgilinizin yüzüne karşı çok söylemek isteyip de bir süredir onu göremediğiniz için* bunu yüzüne söylemezseniz içinizde çok derin bir ukte bırakacak cümledir.
rafet el roman'ın en sevilen şarkılarından biridir. bir döneme damgasını vurmuştur. günümüzün pop şarkılarının çok çok üzerinde bir şarkıydı gerçekten.
söylenmesinden çok daha fazla, tavır ve davranışlarla imasının makbul olacağı duygudur. satır aralarında hissedilişinin tadı ve yaşatacağı heyecan da tercih sebebidir.
notumsu: dilin konuşmasını kulak duyar, vücudun konuşmasını ruh duyar.
yatmadan önce sevgiliye edilen bir dua gibidir. seni seviyorumun büyüsüne kapılıp uyumaktır. o hiç duymasa da içinden milyonlarca kez haykırmaktır hislerini. sessiz çığlıklarını bir gün duyması ve onun da size söylemesi için beklemektir bir ömür boyu sürse de bu bekleyiş.
sevmiyorum seni,
sigaraya senden sonra basladım,
dudaklarım artık ona dokunuyor,
nefes aldıkca icime doluyor,
nefes aldıkca keyif ediyor.
cikolata koydum yanıma,
agzımın tadı bozulunca duzeltsin diye,
yerine yiyorum cikolatayı,
hem senden 4 kat daha zevkliymis,
bilim adamları soluyor bunu...
söyleyeni ve söylenileni yerle yeksan etme gücüne sahip, kuru topraga can verebilen, gök gürültülü ve sagnak yagışlı bir güneş parçası ki, ne yandıgını bilirsin, kül olana dek, ne de yaktıklarını görebilirsin.
türlü telafuzları vardır, sesi türlü şekillerde titreten, majörler, minörler...
söylemesen dag olur içinde,
söylesen ırmak,
birinde kaybolur,
birinde sürüklenirsin,
içine yalan sokamadıgın,
gözlerini sabit tutamadıgın,
dilinin ucunda çıban gibi, bir cümle..
kalırsa içinde, seni sokacak engerek
korkarak, itekleyerek, tekleyerek,
başını öne egerek,
"bütün bilinen edebiyata rağmen, benim seni sevmek için nedenlerim vardı.
bağlılıktan kaçarken, bilmediğim yataklarda ve yalan söyleyen ellerde geldiği gibi yaşarken, korkularımı yenmek için tutunacağım bir tutkun vardı. uğruna değişebilecek alışkanlıklarım en çokta..
sevgiyi arardık farklı yerlerde. kendi içimizde bölünmüşlüğümüzden kimseye bahsetmez, kendimizde görmezden gelirdik. ordandık ama onlardan değildik. bu küstahlığıda anlatamazdık. seni seviyordum bu yüzden.
anlıyordum, onca anlaşılmazlığın ardında.
basit ve soyuttu, dolaylı ve imalı, uzun ve tartışmalı.
geceler boyu oturup siyaset tartıştığımız, akp meselesi, ne olacak bu memleketin hali, varoluş, devamlılık ne bilinmez tutunmaz çelişkili teorilerle dolu sabahlara gülerdik. bence öyle değildi. bilmiyorum lan götsün sen bilirsin. arayayım mı. uykum geldi. kapayalım o zaman. günaydın. hayatın bizden almaya çalıştığı herşeyi zamanla yerine koyuyorduk. katlanarak büyüyordum.k.
bulamadığım bir kahramanın ilkiydin. öyle kalacaksın. hani gerçek değil miydi o zaman. ne alakası var. e öyle demiştin zamanında. uf anlamıyorsunki.
anladım biliyormusun? değişiyor gerçekler. değişiyor..
iki farklı insana aynı şeyleri demek mümkün. anlamları değişiyor çünkü.
iki olgun kadının çocuk olması, iki zıt erkeğin aynı olması mümkün.
herşey mümkün. düşünme yok artık. biliyorum.
seni seviyorum gerçekti söyledim her anda. çok da iyi nedenlerim vardı.
bugünde iyi bahanelerim. seni seviyorum ama istemiyorum anla. bende."
içimizden çok defa tekrarladığımız 6 hecelik, 2 kelimelik cümlecik. lakin her ne hikmetse zor gelir insanoğlunun diline. şu her yerde allame gibi şakıyan diline. zordur bunu söylemek. gereğini yapamamaktan korkar yürek. insanı insan yapan garipliklerden biri de budur belki. içine atmak, sineye çekmek. ürkek davranmak, içgüdülerin emrini yerine getirirken. hele hele aşkın metafiziği okunmuşsa büsbütün saçma gelir herşey. oturur gülersiniz. türün bekasına dair kurduğunuz düşler için...
(bkz: aşkın metafiziği)